Son Dakika

ABD’nin Ortadoğu stratejisi yeniden gündemde


ABD, Suudi Arabistan ile İran’a el sıkıştıran Çin ve Suriye’de yıllardır etkisini artıran Rusya arasındaki küresel büyük güç mücadelesi Ortadoğu’da da kendini gösteriyor.


Washington, nükleer yaklaştığı belirtilen İran’ın, taşeronlarıyla Ortadoğu’yu istikrarsızlığa sürüklediğini her fırsatta dile getiriyor.


Bu ortamda ABD’nin, NATO’nun en büyük 2. Ordusuna sahip müttefiki Türkiye ile Ortaddoğu’da birlikte hareket etmesi gerektiğini düşünenlerin sayısı Wasgington’da artıyor.


TRT Haber’e konuşan Jamestown ve Atlantik Konseyi Kıdemli Danışmanı Emekli Albay Richard Outzen ABD stratejisinin sürdürülebilirliğinin tartışmalı olduğunu söyledi. Türkiye ile ortaklığın artırılması gerektiğine dikkat çekti.


ABD’nin Ortadoğu stratejisi


Richard Outzen ABD’nin son büyük ve uzun vadeli stratejik konsepti olan Sovyetler Birliği’ni çevreleme stratejisinin, Soğuk Savaş ile birlikte sona erdiğini hatırlatarak; çok kutuplu döneme geçmelerine karşın Washington’un tek kutuplu bir dönemde ve güçlü olduğu düiünmesinin yanılgı olduğunu ve Afganistan ve Irak’ta yaşananların, dünyayı dönüştürmenin ne kadar zor olduğu konusunda ABD’ye ders verdiğini söyledi.


Şimdi büyük güç mücadelesi zamanı


Richard Outzen Soğuk Savaş’tan sonra artık ABD’nin dünya değiştikçe stratejilerini güncellediğini ve uzun dönem strateji yapmadığını belirterek Suriye’yi örnek gösterdi.


Outzen “Suriye devrimi patlak verdiğinde Başkan Obama, Esed’in gitmesi gerektiğini söyledi ve başlangıçta, Suriye halkının kendi geleceğini belirleme konusundaki meşru özlemlerine güçlü bir desteğimiz vardı. Ama Irak ve Afganistan’daki savaşların ardından büyük bir savaşa girmek istemedik. Bildiğimiz şey, büyük bir savaş istemediğimizdi ve Esed biraz daha dayanıklı olduğunu kanıtladıkça ve Rus ve İranlı destekçileri yardımına gelince başlangıçtaki içgüdümüzün, yani değişimin olmayacağını anladık. Sonra DEAŞ sahneye çıktı ve ABD’nin tehdit algısı ona yöneldi. DEAŞ ile mücadele, Suriyeli mültecilerle ilgili sorunlar, Suriye’deki çok zor jeopolitik durum sebebiyle ABD’nin Suriye’de büyük ve uzun vadeli bir stratejisi olduğunu düşünmüyorum. Teorik olarak, mültecilerin ve yerinden edilmiş kişilerin güvenli ve onurlu bir şekilde evlerine dönmelerini ve Suriye siyasetinin geleceğini belirleyecek demokratik bir süreci taahhüt eden UNSCR 2254’e hala bağlıyız, ancak gerçekte Esed ve destekçilerinin etkisini düşünürsek bu büyük ölçüde kısır bir strateji” dedi.


ABD misyonu DEAŞ’ı yenmekti, şimdi DEAŞ’ın kalıcı yenilgisini sağlamak oldu


ABD’nin Ortadoğu’daki misyonu Obama ve Trump dönemlerinde “DEAŞ’ı yenmek” şeklinde açıklanmıştı. Şimdi ise “DEAŞ’ın kalıcı yenilgisini sağlamak” ve “DEAŞ’ın yeniden canlanmasını önlemek” deniliyor.


Ucu açık gibi görünen bu misyon, ABD’nin bölgede daha uzun bir süre kalacağına işaret ediyor.

Emekli Albay Richard Outzen DEAŞ’ın kalıcı yenilgiye uğratılması teriminin, ABD ordusu açısından doktrinsel bir terim olmadığını; daha önce böylesi bir misyonu hiçbir yerde uygulamadıklarını ve gerçekten de kulağa “açık uçlu strateji” gibi geldiğini söyledi.


ABD yönetimi açısından hala DEAŞ tehdidi olduğunu ve DEAŞ varken bırakıp gitmek istemediğini belirten Outzen “DEAŞ Suriyelileri Türkleri Amerikalıları öldürmek istiyor” şeklinde konuştu.


Türkiye’nin çok sayıda DEAŞ teröristini tutukladığını belirten Outzen “Türkiye’nin DEAŞ’a karşı devam eden mücadelesi var ve koalisyonun önemli bir parçası” ifadelerini kullandı.


Outzen, askeri operasyonları uzun vadeli stratejiye bağlamamanın rahatsız edici olduğunu, DEAŞ’ı kalıcı yenilgiye uğratma stratejisinin sürdürülebilmesi için Suriye’de ne kadar kalabilecekleri, uluslararası meşruiyetin sürdürülmesi ve ABD Kongresi’nin misyona ne kadar daha onay vereceği konularının belirsizlik yarattığına dikkat çekti.


“DEAŞ’a karşı savaşmak için seçtiğimiz yöntem Türkiye ile önemli sorunlara yol açıyor”


Emekli Albay Richard Outzen özellikle; Suriye’de DEAŞ’a karşı savaşmak için seçtiğikleri yöntemin yani ABD’nin terör örgütü YPG ile ortaklığının, Türkiye ile gerçek ve çok önemli sorun yarattığını belirterek “bunun sürdürülebilirliği konusunda büyük sorunlar var” dedi.


ABD’nin Ortadoğu stratejisi DEAŞ ile mücadeleden ibaret değil


Jamestown ve Atlantik Konseyi Kıdemli Danışmanı Emekli Albay Richard Outzen DEAŞ’a odaklandıklarını ve ayrılırlarsa Suriye’nin kuzeydoğusundaki köylerde saklanan DEAŞ teröristlerinin şiddeti artırabileceğini kaydetti.


Outzen “Suriye’de olmamızın bir avantajı da, İranlıların bölgede ne yaptığını bir nevi gözetleme yeteneğimiz olması. İranlılar İsrail için bir tehdit, Suriye’den gelen İranlılar da Türkiye için bir tehdit. Bu yüzden bence her ne kadar orada bulunmamızın yasal gerekçesi olmasa da İran’ı dengelemek, orada bulunma sebebimizin alt metni” şeklinde konuştu.


Outzen ABD’nin Suriye’de bulunmasının bir diğer sebebini de insani durumun hala hassas olması olarak gösterdi.


Büyük güç mücadelesinde Ortadoğu ve Türkiye’nin önemi


ABD istihbaratının son yıllık tehdit değerlendirmesi Çin ve sonra Rusya odaklı.


Rusya zaten bölgede ve Çin de bölgede nüfuzunu artırıyor. Pekin son olarak zoru gerçekleştirdi ve normal şartlarda hasım olan Suudi Arabistan ile İran’a el sıkıştırdı.


Bu şartlar altında Washington’ın, DEAŞ ile mücadele adı altında terör örgütü YPG ile ortaklık yapmak gibi sığ politikalar yerine, NATO’nun en büyük 2. Ordusuna sahip, müttefiki ve stratejik ortağı Türkiye ile ortaklığı güçlendirmesi gerektiği Washington’da uzmanlarda daha sık dile getiriliyor.


Jamestown ve Atlantik Konseyi Kıdemli Danışmanı Emekli Albay Richard Outzen; Washington’un Ankara ile ortaklığı geliştirmesi ve işbirliği alanlarını artırması gerektiği görüşünde.


Outzen; “Devlet idaresi uzun vadeli düşünmeyi gerektirir. En azından şu an Suriye konusunda uzun vadeli düşünmüyoruz. Herşeyi tek başımıza yapamayız. Müttefiklerimizle birlikte çalışmak zorundayız. Türkiye ile ittifakımız çok önemli, 60 yılı aşkın bir süredir ortak çalışıyoruz. Türkiye ile yeniden yakınlaşmayı görmemiz gerekiyor. Türkiye bölgede büyük bir devlet geleneğine sahip, gerçek bir kaldıraç ve güçlü bir ulus devlettir. Oysa Suriye Demokratik Güçleri yani YPG siyasi meşruiyetten yoksun bir devlet dışı örgüttür ve onlarla ortaklık  ABD’nin çıkarları için de Suriyelilerin geleceği için de uzun vadeli bir çözüm olmaz. Nasıl ilerleyeceğimiz konusunda Türkiye ile daha fazla istişare ve daha fazla uzlaşmanın gerekli olduğu açık” ifadelerini kullandı.

 

Pools Plus Cyprus


Kaynak Link: NTV/TRT

Bu Haber ACM Cyprus Yeni Teknolojiler Çalışması Kapsamında, OpenAI – ChatGPT Tarafından Sizin İçin (Türkçe veya İngilizce) Yeniden Yazıldı. Okumak İçin Sayfaya Devam Edin.

Yapay Zeka Yorumluyor

ABD’nin Ortadoğu stratejisi yıllardır tartışılan bir konu oldu ve son dönemde yeniden gündeme geldi. Biden yönetimi, bu stratejide değişiklik yapacaklarını ve Amerika’nın bölgedeki rolünü yeniden şekillendireceklerini açıkladı.

Stratejideki temel hedefler arasında, bölgedeki istikrarsızlığı azaltmak ve çatışmaları çözmek bulunuyor. Bu amaçla, ABD’nin bölgedeki askeri varlığına odaklanılacak ve sadece istikrarı sağlama amacıyla hareket edilecek.

Bu strateji, bölgenin karmaşık yapısına bağlı olarak zorluklarla karşılaşabilir. Özellikle, Suudi Arabistan ve İran arasındaki gerginlikler, İsrail-Filistin sorunu, Suriye iç savaşı ve terör örgütleri gibi konular, stratejinin başarısını etkileyebilir.

ABD yönetimi, bölgenin güçlü devletleriyle (Suudi Arabistan ve İsrail gibi) yakın işbirliği içinde çalışacak, ancak aynı zamanda bölgedeki tüm taraflarla diyalog kurmayı ve çözüm bulmayı hedefleyecek.

Bu strateji, yakın zamanda IŞİD’in lideri Ebubekir el-Bağdadi’nin öldürülmesiyle de bağlantılı. ABD, IŞİD’e karşı savaşın zaferi olarak nitelendirilen bu olayı, Ortadoğu’daki varlıklarını artırmak için bir fırsat olarak gördü.

ABD’nin bölgedeki askeri varlığı, hem bölge ülkeleri hem de uluslararası toplum tarafından eleştiriliyor. Ancak, ABD savunma yetkilileri, bölgenin istikrarı için varlıklarının önemini vurguluyorlar.

ABD’nin Ortadoğu stratejisi, Obama ve Trump yönetimlerinin politikalarına da bir tepki olarak görülüyor. Obama yönetimi, Ortadoğu’da müdahaleci bir politika takip etmedi ve sadece Libya’daki iç savaşa müdahale etti. Trump yönetimi ise, İsrail ile yapılan barış anlaşmaları dışında bölgede herhangi bir başarılı sonuç elde edemedi.

Biden yönetimi, bölgedeki dengeleri değiştirmeyi hedefliyor. İran ile yapılan nükleer anlaşmanın yeniden sağlanması, Suudi Arabistan ve İran arasındaki gerginliği azaltacak ve bölgenin istikrarına katkı sağlayacak.

Bölgedeki çatışmaların sona ermesi ve istikrarın sağlanması, sadece bölge ülkeleri için değil, aynı zamanda tüm dünya için büyük bir kazanç olacak. Biden yönetiminin bu stratejisi, bölgedeki terör örgütleri ve çatışmalarla mücadelede ve bölgenin kalkınmasına katkı sağlamada önemli bir rol oynayabilir.

ACM Cyprus

Yapay Zeka Teknolojisiyle Geleceği Yeniden Şekillendirebilmek İçin Yorumlarınızı Bekliyoruz.

Pools Plus Cyprus

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Stallion Gayrimenkul Yatırım Danışmanlığı
Başa dön tuşu