Türkiye’nin kültürel mirasını geleceğe taşıyor
“Kendimi bildim bileli çizim yapıyorum” diyen 27 yaşındaki mimar Ayşe Betül Yaman, ilkokul yıllarında karikatür ve portre yaparak çizime başladı.
Yaman, lise çağındayken mimari yapılara ilgisi dolayısıyla bu işin okulunu okumaya karar verdikten sonra üniversite eğitimiyle birlikte mimari çizime de merak saldı.
Ziyaret ettiği tarihi yapıları gezerken not defterine eskizler karalayarak mimari çizime başlayan, aldığı eğitimle de kendisini geliştiren Yaman, yerinde canlı olarak izlediği tarihi yapıları mimari teknikle profesyonelce kağıda aktarıyor.
İstanbul başta olmak üzere Türkiye ve dünyada gezip gördüğü yerlerdeki birçok kültürel yapıyı bu şekilde geleceğe taşıyan Yaman, 2017 yılında bir sosyal medya platformunda açtığı “Mimari Çizim” sayfasıyla çizimlerini ilgililerine ulaştırıyor.
Mimar Yaman, kültürel miras yapılarında gelecek yıllarda yapılması planlanan restorasyon çalışmaları için belge niteliği taşıyan çizimlerini, hem fiziksel hem de dijital ortamda arşivlemeyi de ihmal etmiyor.
“Elhamra Sarayı’nı çizmeyi çok istiyorum”
Mimari çizime başlama sürecini anlatan mimar Ayşe Betül Yaman, 2021’de İstanbul Bilgi Üniversitesi Mimarlık Bölümünden mezun olduğunu, Yıldız Teknik Üniversitesinde rölöve-restorasyon ana bilim dalı üzerine yüksek lisansına devam ettiğini söyledi.
Çizimlerini genellikle İstanbul’un kalabalık ve tarihi bölgelerinde yaptığını kaydeden Yaman, çizime başladığında meraklı gözleri ve ilgili bakışları üzerinde hissettiğini, bu ilginin hoşuna gittiğini dile getirdi.
Yaman, sanatın amacının farklı coğrafyalardan, kültürlerden insanları bir araya getirmek olduğunu, sanatını bu şekilde tanıtarak insanları çizime teşvik edebileceğini düşündüğünü, onlardan gelen güzel yorumların da çizim gayretini artırdığını ifade etti.
Yaman, Türkiye’de çoğu yeri görüp çizme imkanı bulduğunu belirterek, “(Mimari çizim) Çok fazla var. Sayamam ama 20 defter bitirmişimdir. Türkiye’de aklımda kalan bir yapı olmadı ama yurt dışından var. 2017’de İspanya’ya gittiğimde o zaman bu bilincim yoktu, vaktim de olmamıştı. Oraya tekrar gitmeyi, Elhamra Sarayı’nı çizmeyi, mimar gözüyle detaylarını işlemeyi çok istiyorum” diye konuştu.
“Çizerken yapı üzerindeki çatlağı bile vermeye özen gösteriyorum”
Ayafosya-i Kebir Cami-i Şerifi’yle ilgili yaptığı çizime değinen Yaman, yaklaşık 1500 yaşında olan Ayasofya’nın hem tarihsel hem de mimari özellikleri açısından önemli bir yapı olduğuna işaret ederek, “Bizans döneminden, Osmanlı döneminden izler görüyoruz. Kubbesini, gövdesini, yarım kubbelerini çizerken kendimi Bizans döneminde, Mimar Sinan’ın eklediği payandaları, önündeki türbeleri çizerken de Osmanlı döneminde gibi hissediyorum” dedi.
Yaman, canlı çizim süreci ile büyük ve karmaşık yapıları çizerken dikkat ettiği noktalara değinerek, şunları kaydetti:
“Ayasofya gibi karmaşık bir yapıyı çizerken yapıyı önce bir seyredip anlamam, oranlarını kafama oturtmam gerekiyor. Daha sonra taslak aşamasında kalemimi bir cetvel gibi kullanıyorum. Yerim sabit olmak üzere yapı üzerinde tutuyorum ve kalemimi oranladıktan sonra deftere aktarıyorum. Temel unsurları oranlı ve perspektifli bir şekilde kağıdıma aktardıktan sonra siyah kalemle bunun detaylarını veriyorum. Pencere detayları, o payandaları olsun. Daha sonra da renklendirme aşamasına geçiyorum. Bu aşamada da malzeme detayı, dokuları vermek önemli oluyor. Genellikle sulu boya ve marker kullanmayı tercih ediyorum. Yani yapıyı çizerken taş dokusunu, o kirliliği, yapı üzerindeki çatlağı bile vermeye özen gösteriyorum.”
“Yapıyla aramda bağ kurduğum için gözümde daha da güzelleşiyor”
Mimari teknik çizimin önemine işaret eden Yaman, oranların uyumunun yapıyı kağıda aktarmada yardımcı olduğunu belirtti. Başlangıçta bu mimari tekniği yerleştirmenin önemli olduğunu aktaran Yaman, daha sonra doku, renk ve kompozisyonlarla duygu katarak bu ikisini harmanladığını, kendi tarzının da bu şekilde geliştiğini anlattı.
Çizime başlamadan önce yapının mimari özelliklerini detaylı şekilde incelediğini belirten Yaman, “Belli bir vakit geçirdikten sonra çizimle, perspektifini, oran orantısını aktardıktan sonra yapıyla bağ kurmaya başlıyorsun. Yapıyı anlamaya başladığında işte bu aşamada da duygularınla kendi tarzını harmanlıyorsun. Yapıyla aramda böyle bir bağ kurduğum için gözümde daha da güzelleşiyor. Daha da güzel kağıda aktarabildiğimi düşünüyorum” ifadelerini kullandı.
Mimar Yaman, çizdiği antik yapıların büyük bir bölümünün hasar almış ya da yıkılmış olduğunu, bu tür yapılarda çok fazla detay ve doku olduğu için kafasında zor canlandırdığını, bu sebeple öncesinde bir araştırma yaptığını anlattı.
Modern yapıları çizmenin daha kolay olduğunu kaydeden Yaman, “Çünkü işlevi ve yenilikçiliği, orada sizin serbest düşüncenize kalmış oluyor. Antik yapılarda daha fazla araştırma yapmak gerekiyor. Süslemeleri doğru işlemeniz önemli. Çünkü mevcutta olan bir yapıyı işliyorsunuz ve bilgi kirliliğine yol açmamanız gerekiyor. O yüzden sağlam bir araştırma gerektiği için antik yapıları çizmek daha zor ama daha keyifli” değerlendirmesini yaptı.
Mimari çizim atölyesiyle tarihi yapıları öğrencileriyle birlikte yerinde çiziyor
İstanbul’da mimarlık öğrencilerine ve çeşitli mesleklerden çizime ilgi duyan kişilere yönelik atölye eğitimi verdiğini aktaran Yaman, hafta sonları Taksim Camii Vakfı’yla, hafta içi de Kuzguncuk’ta mimari çizim atölyeleri düzenlediğini kaydetti.
Yaman, atölyede odak noktalarının mimari yapılar olduğunu, oran orantı, perspektif, doku ve renkler gibi konulara değinerek mimari elemanları incelediklerini anlatarak, “Basit yapılardan başlayıp yapıları daha da zorlaştırarak aslında uygulamalı ders yapıyoruz. Her ders farklı bir yapıya götürüp çizim yapmalarını sağlıyorum. Genelde öğrencilerin daha önce çizim geçmişi olmuyor. Onları endişelenmemesi adına en temelden başlıyoruz. Daha sonrasında arka planda seviyelerine göre ilerleme sağlayabiliyorlar. Aynı zamanda her ders onlara ufak bir kitapçık da veriyorum, o yapının çizilmiş hali ve aşamalarını. O kitapçık da onlara yardımcı oluyor” diye konuştu.
Canlı mimari çizimde gözlem becerisinin önemli olduğunu vurgulayan Yaman, çizimde sağlam bir gözlemin de doğru ve güzel işlerin çıkmasını sağladığını ifade etti.
“Restorasyon ve mimari açıdan arşivlemek, belgelemek önemli”
“Fethin sembolü” olarak nitelendirilen Ayasofya gibi önemli yapıların hem tarihi hem kültürel hem de kent belleği açısından çok önemli olduğunu ve korunması gerektiğini dile getiren Yaman, yapılan bu mimari çizimlerin 100 yıl sonra da kaybolmayacağını, Ayasofya’yla ilgili bir çalışmada hala Gaspare Trajano Fossati’nin gravürlerinden faydalanıldığını anlattı.
Mimar Ayşe Betül Yaman, çizimlerinin bu anlamda bir belge niteliği de taşıdığına dikkati çekerek, şunları söyledi:
“Oran orantılarına uyulduğu için ileriki süreçlerde restorasyon çalışmalarında bir arşiv oluşturuyor. Çatlaklar, taş dokusu, çevresinde ne var, kentin o anki dokusu, peyzajı hakkında bize bilgiler veriyor. Restorasyon ve restitüsyon aşamalarında 100 yıl sonra kullanılabilecek hem dijital hem fiziksel arşiv sağladığını düşünüyorum.
Hepsini dijital platformlarda da saklıyorum. Aynı zamanda mesleğim gereği kimisini teknik şekilde autocad programlarında da yaptığım oluyor. Restorasyon ve mimari açıdan arşivlemek, belgelemek önemli, belgeliyorum. Umarım mimari çizim yapan insanlar artar ve bu şekilde kültürel miraslarımızı koruyabiliriz.”