Motor ve alt sistemler | Eurofighter Dosyası – 3

Bir savaş uçağını yalnızca aerodinamik yapısı değil, onu tamamlayan motor ve alt sistemleri de tanımlar. Eurofighter Typhoon’un performansını zirveye taşıyan bu sistemler, uçağın hava-hava ve hava-yer görevlerinde yüksek etkinlikle görev yapabilmesini sağlar. Bu yazıda, Typhoon’a üstün manevra kabiliyeti kazandıran Eurojet EJ200 motorundan, gelişmiş radar sistemlerine, öz savunma ve elektronik harp çözümlerinden iletişim ve kokpit sistemlerine kadar birçok alt bileşeni mercek altına alacağız. Ayrıca pilotun yüksek G kuvvetleri altında görev yapmasını kolaylaştıran G-suit, hayati durumlarda devreye giren fırlatma koltuğu gibi insan-makine arayüzüne dair detaylara da yer vereceğiz. Typhoon’un teknolojik altyapısını bütüncül bir şekilde anlamak için bu yazı, platformun kalbine bir yolculuk niteliğinde olacak.
- Yazı: Eurofighter Typhoon’un doğuşu
- Yazı: Swing Role Kavramı ve Tranche’ler
- Yazı: Motor ve alt sistemler
- Yazı: Pençeler
- Yazı: Zaman çizelgesi
“Motorların düşük yakıt tüketim karakteristiği, Typhoon’un operasyonel menzilini ve havada kalış süresini önemli ölçüde artırır. Bu durum, uzun menzilli görevler ve devriye uçuşları açısından kritik bir öneme sahiptir.”
Burak Özcan
EUROJET Turbo GmbH, İngiltere, Almanya, İspanya ve İtalya hükümetlerinin Eurofighter Typhoon savaş uçağının motor sistemini geliştirmek üzere verdikleri karar sonucu 1980’lerin ortalarında kurulmuştur. EJ200 motorunun geliştirilmesi, Rolls-Royce, MTU Aero Engines, FiatAvio (şimdiki adıyla Avio) ve ITP şirketlerinin bir araya gelmesiyle oluşturulan EuroJet Turbo GmbH tarafından gerçekleştirilmiştir. EJ200 ve Eurofighter Typhoon programları, Avrupa genelinde yaklaşık 100.000 doğrudan ve dolaylı istihdam yaratmaktadır ve 400’den fazla şirketi kapsamaktadır. Bu, Avrupa’nın en büyük sanayi programıdır. Dünyanın kendi sınıfındaki en gelişmiş askeri turbofan motorlarından biridir.
Çift motorlu bir yapıya sahip olan Eurofighter Typhoon, tek motorlu muadillerine göre daha yüksek bir güvenilirlik ve beka kabiliyeti sunar. Bir motorun işlevini yitirmesi durumunda dahi, diğer motor sayesinde uçağın güvenli bir şekilde üsse dönüşü sağlanabilir. Motorların düşük yakıt tüketim karakteristiği, Typhoon’un operasyonel menzilini ve havada kalış süresini önemli ölçüde artırır. Bu durum, uzun menzilli görevler ve devriye uçuşları açısından kritik bir öneme sahiptir. EJ200, art yakıcılı çift makaralı bir turbofan motordur. Eurofighter Typhoon uçağında kullanılmaktadır.
Teknik Özellikler
- İtme Gücü: Ard yakıcı ile 90 kN (20.000 lbf), ard yakıcısız 60 kN (13.500 lbf).
- Baypas Oranı: 0.4 : 1
- Genel Basınç Oranı: 26 : 1
- Hava Akışı: 75–77 kg/s
- Kompresör Kademeleri: 3 LP, 5 HP
- Türbin Kademeleri: 1 HP, 1 LP
- Ağırlık: Yaklaşık 1.000 kg
- Uzunluk: Yaklaşık 4 m
Güç. Hassasiyet. Performans. Bu üç temel ilke, EJ200 askeri motorundaki çığır açan teknolojinin temelini oluşturmuştur. Typhoon’da 2 adet Eurojet EJ200 motoru bulunmaktadır. Motorlara hava girişi, bir çift çene tipi hava giriş rampası aracılığıyla sağlanır ve bu rampa bir ayırıcı plakanın altında bulunur. Her bir EJ200 motoru, art yakıcı olmadan 60kN (13,500lbf) ve art yakıcı ile >90kN (20,000lbf) itme sağlayabilir. Motor, gelişmiş ısı direnci sunan tek kristal türbin kanatları sayesinde dayanıklılığını ve termal verimliliğini önemli ölçüde artırmaktadır. Ayrıca geniş kirişli aerofiller de bu üstün performansa katkıda bulunmaktadır. Motorlarda convergent/divergent (yakınsak/ıraksak) egzoz nozulları bulunur.
Typhoon 2 Eurojet EJ200 motoru sayesinde 1.2:1’den yüksek muharebe itme-ağırlık oranı ve %30 itme artışı kabiliyeti gibi üstün performans özellikleri sergilemektedir. Eurofighter Typhoon, fren bırakışından itibaren 8 saniyeden kısa bir sürede havalanabilmekte ve kalkıştan sonraki 30 saniye içinde süpersonik hıza (ses hızını aşan hıza) ulaşabilmektedir. Ayrıca, kalkıştan itibaren 2 dakika 30 saniyeden daha kısa bir sürede 36.000 fit (yaklaşık 11.000 metre) irtifada Mach 1.6 süratine erişebilmektedir. Eurofighter Typhoon’un azami 55.000 feet irtifaya ulaşabilme kabiliyeti, onu başarılı bir av önleme platformu haline getirmektedir.
EJ200 ve gelişmiş modüler konsept
EJ200 motoru, her biri bağımsız olarak servis verilebilen 15 adet tam değiştirilebilir modülden meydana gelmektedir. Bu modüllerin yedisi, motorun tamamen indirilmesine ve motor testine gerek kalmaksızın sahada değiştirile bilmektedir. Bu modüler tasarım prensibi, hızlı bakım süreçlerini ve düşük işletme duruş sürelerini mümkün kılmaktadır.
EJ200 motoru, her biri bağımsız olarak servis verilebilen 15 adet tam değiştirilebilir modülden meydana gelmektedir. Bu modüllerin yedisi, motorun tamamen indirilmesine ve motor testine gerek kalmaksızın sahada değiştirilebilmektedir. (* işareti ile belirtildiği gibi)
1.LP Kompresörü* , 2.Ön Yatak Desteği*, 3. Ara Muhafaza, 4.Değişken Giriş Kılavuz Kanatları, 5.HP Kompresörü, 6/7. Yanma Muhafazası ve Yanma Odası (Kombi modül), 8. HP Türbini, 9. Dişli Kutusu*, 10. Baypas Kanalı, 11. LP Statoru, 12. LP Rotoru*, 13. Türbin Çıkış Muhafazası*, 14. Art Yakıcı*, 15. Değişken Egzoz Nozulu*
EJ-200 motorunun tasarım aşamasında, ağırlık tasarrufu sağlamak amacıyla motorun türbinleri ana şafta tek parça halinde ve ultrasonik kaynak yöntemiyle birleştirilmiştir. Ancak, türbindeki bir arıza durumunda ABD savaş uçaklarındaki motor tasarımlarındaki gibi türbin değişimi ile sorunun giderilmesi mümkün değildir. Bu durumda, motorun tamamen sökülerek fabrikaya gönderilmesi gerekmektedir. Dolayısıyla, bu motor için ABD üretimi savaş uçaklarına kıyasla daha fazla sayıda yedek motor bulundurulması operasyonel devamlılığın sağlanması açısından çok önemlidir.
EJ200 motorunda, LP kompresöründe ve HP kompresörünün 3 kademesinde tam blisk teknolojisi entegrasyonuyla optimize edilmiş ağırlık ve artırılmış güvenlik sağlanmaktadır. Ayrıca, optimize edilmiş verimlilik ve kuş çarpmasına dayanıklılık sunan gelişmiş bir kompresör kanadı tasarımına sahiptir. Yüksek dayanıklılık ve optimize edilmiş yakıt tüketimi sağlayan gelişmiş bir yanma odası tasarımını da içermektedir. Kayda değer ömür artışı ve optimal performans sunan 3D Aero özellikli tek kristal türbinler kullanılmıştır. Motorun 6.000 EFH (Engine Flight Hours) tasarım ömrünün (20.000’den fazla TAC – Total Accumulated Cycles) en üst düzeyde kullanımını sağlayan bir ömür yönetimi stratejisi uygulanmaktadır. Son olarak, optimize edilmiş motor sağlığını izleme ve bakım yetenekleri sunan kombine bir Kontrol ve İzleme birimi (Dijital Motor Kontrol ve İzleme Ünitesi) (Digital Engine Control and Monitoring Unit )(DECMU) / (Tam Yetkili Dijital Motor Kontrolü)(Full Authority Digital Engine Control) (FADEC) entegre edilmiştir.
Düşük işletme maliyetleri
EJ200 motoru, yüksek güvenilirliği sayesinde kanatta kalma süresini (time on wing) en üst düzeye çıkaracak şekilde tasarlanmıştır; bu olağanüstü güvenilirlik, motorun orijinal spesifikasyon gereksinimlerinden daha iyi olduğu kanıtlanmıştır. Duruma bağlı bakım konsepti sayesinde O Seviyesi bakım yükü en aza indirilirken, motorun sökülme kararı yalnızca boroskop incelemesi ve tam otomatik dijital motor kontrol ve izleme ünitesinin tavsiyesi üzerine verilmekte ve motor değişimi 45 dakika gibi kısa bir sürede tamamlanabilmektedir. Modüler yapısı sayesinde kanat dışı onarım çalışmaları kısa sürede ve verimli bir şekilde gerçekleştirilebilmekte, ayrıca yedi modülün tezgah testi gerektirmeden değiştirilebilmesi ana üslerde (MOB) motor test yatağı ihtiyacını ortadan kaldırarak tesis maliyetlerini düşürmektedir. Gelişmiş bakım konsepti, yedek parça, modül veya komple motor havuzu gereksinimlerini azaltırken, aynı zamanda hava kuvvetleri/sanayi personel sayısı ve eğitim gereksinimlerini de optimize etmektedir.
Düşük ağırlıklı motorlar, Eurofighter Typhoon’un art yakıcı kullanmadan uzun süreli süpersonik seyir yapabilmesini mümkün kılmaktadır. Bu motorlar, gelişmiş entegre motor sağlığını izleme sistemi sayesinde 1.200 uçuş saatine kadar planlanmış bakım gerektirmez.
EJ200 motorları, art yakıcı (afterburner) devredeyken 20.000 lbf (yaklaşık 90 kN) seviyesinde azami itki üretebilen ve yüksek bir itki/ağırlık oranına sahip güç üniteleridir. Kritik bir yetenek olan süperseyir (supercruise) kabiliyeti, uçağın art yakıcı kullanmaksızın Mach 1.5’e varan hızlarda sürekli süpersonik uçuş gerçekleştirmesine olanak tanır. Bu özellik, hem yakıt verimliliği sağlayarak operasyonel menzili artırır hem de düşük termal iz sayesinde taktiksel sürpriz avantajı sunar. İki adet EJ200 turbofan motoru sayesinde Mach 2 maksimum hıza ulaşabilir. Üretici Mach 1.5 süpersonik seyir hızı iddia etse de, İngiliz Kraliyet Hava Kuvvetleri’nin (RAF) maksimum süpersonik seyir hızı Mach 1.1 olarak bildirdiği belirtilmektedir. Süperseyir, geleneksel afterburner’a bağımlı süpersonik uçuşa göre önemli ölçüde daha az yakıt tüketir ve önemli taktik avantajlar sağlar. Eurofighter motoru (EJ200) geliştirilirken, hem yenilikçi teknolojilere yer verilmiş hem de güvenilirliği sağlamak için kanıtlanmış teknolojilerden faydalanılmıştır.
Hava muharebe dinamikleri çerçevesinde, tüm savaş uçaklarının yüksek G kuvvetine maruz kaldığı yoğun manevralar esnasında enerji kaybı yaşaması kaçınılmaz bir olgudur. Bu kayıp, kinetik enerji (hız) ve potansiyel enerji (irtifa) dengesindeki geçici azalmalarla karakterize edilmektedir. Eurofighter Typhoon, bu doğal enerji kaybını kritik öneme sahip iki sistem aracılığıyla optimize etmektedir. EJ200 motorlarının sergilediği dinamik tepki, %90’ın üzerinde bir itki-ağırlık oranına sahip motorların bir sonucudur. Bu motorlar, azami art yakıcı (afterburner) moduna saniyeler içerisinde geçiş yaparak, saniyede 180 metrelik dikey tırmanış yeteneği temin eder. Söz konusu performans, hava aracının kinetik enerjisini özellikle yüksek irtifalarda 8 ila 12 saniyelik dikkat çekici bir zaman diliminde tekrar kazanmasına olanak tanır. Delta-kanat konfigürasyonu ve ön kanatçık (kanard) sinerjisi, yüksek hücum açılarında dahi sürüklenme katsayısını minimum düzeyde olacak şekilde muhafaza etmektedir. Bu tasarım, “enerji manevra kabiliyeti” teorisinde tanımlanan enerji transfer verimliliğini gerekli oranda yükseltmektedir. Typhoon’un yüksek ivmelenmesi sayesinde kısa sürede yüksek irtifalara ulaşabildiği ve bu sayede ilk atış fırsatını elde etme olasılığının arttığı belirtilmektedir.
Bu iki sistemlerin entegrasyonu, Eurofighter Typhoon’un taktiksel enerji durumunu oldukça iyi seviyede idame ettirmesini mümkün kılar. Bu üstün enerji yönetimi, platforma Görüş Ötesi Menzil (BVR) senaryolarında belirgin bir avantaj kazandırır; zira düşmanın Görüş İçi Menzil (WVR) angajmanına girme veya etkili bir ateşleme çözümü üretme süresine fırsat vermeyerek ve daha erken bir BVR atış penceresi oluşturur. Nihayetinde bu yetenek, platformun muharebe sahasındaki etkinliğini ve kalış süresini (savaş devamlılığı) artırarak stratejik bir üstünlük sağlar.
Eurofighter Typhoon, 50.000 ft (yaklaşık 15.240 metre) üzerindeki yüksek irtifalarda görev yaparken sahip olduğu daha geniş sensör görüş açısı ve elektronik harp kabiliyeti, azaltılmış kızılötesi (IR) ve radar kesit alan izi ve Mach 1.5 hızda dahi 9g’lik manevra kabiliyeti ile taktiksel bir hâkimiyet kurar. Bu üstün performans değerleri, platforma yüksek irtifa hava muharebelerinde rakiplerine karşı niteliksel ve ezici bir üstünlük kazandırır.
Eurofighter Typhoon’un hızlı intikal, yüksek irtifa performansı, üstün enerji yönetimi, uzun menzilli silahları ve kendini koruma sistemleri kombinasyonu, onu scramble ve süratli alarm reaksiyonu (QRA – Quick Alert Reaction) görevleri için “ilk vuruş, kesin sonuç” prensibini uygulayabilecek ideal bir hava savunma platformu haline getirmektedir.
Uçuş elektroniği ve sensör sistemleri
Radar
Eurofighter Typhoon’da başlangıçta kullanılan Captor-M radarı, mekanik taramalı bir radardı. Bu tür radarlar, radar ışınının uzayda yönlendirilmesi için fiziksel olarak hareket eden bir anten mekanizması kullanır. Bu radar, elektronik karıştırma (jammer) sınıflandırması ve bastırması için ayrılmış bir kanal da dahil olmak üzere üç farklı çalışma moduna sahipti. Captor-M radarının hava-hava kabiliyetleri, R2P ve R2Q/T2Q gibi çeşitli yazılım güncellemeleriyle artırılmıştır. Başlangıçta yalnızca Birleşik Krallık’a özgü olan R2P güncellemesi, Tranche 2 standardındaki uçaklara ise R2Q/T2Q olarak uygulanmıştır. 2012 yılında sekiz Alman Typhoon uçağı, R2Q/T2Q konfigürasyonuyla Red Flag Alaska tatbikatına katılmıştır.
Sistematik olarak ilerleyen ana sensör olarak planlanan Aktif Elektronik Taramalı Dizi (AESA) radarının, mevcut Captor-M sisteminin yerini alması ve aşamalı bir geliştirme programı (spiral yaklaşım) ile pasif, aktif ve siber harp RF (Radio frequency) yetenekleri sunması öngörülmektedir. AESA tipi radarlar, çok sayıda bağımsız verici/alıcı modülünü kullanarak ve bu modüllerin yaydığı sinyallerin fazını elektronik olarak kontrol ederek radar ışınını fiziksel bir harekete gerek kalmadan çok hızlı ve hassas bir şekilde yönlendirebilen gelişmiş radar sistemleridir. Bu özellikleri sayesinde daha yüksek performans, çoklu görev yeteneği, artan güvenilirlik ve düşük yakalanma olasılığı sunarlar.
Birincil sensör olarak planlanmış olan Captor-E, Aktif Elektronik Taramalı Dizi (AESA) teknolojisine sahip bir radardır. Captor-E Aktif Elektronik Taramalı Dizi Radarı (CAESAR), EuroRADAR Konsorsiyumu tarafından Selex ES liderliğinde geliştirilmektedir. Eurofighter DA5 prototipi, Mayıs 2007’de Captor-E gösterge sistemiyle ilk uçuşunu gerçekleştirmiştir. Tranche 2 konfigürasyonundaki uçaklar, gelecekte CAESAR (AESA) standardına yükseltilebilmeleri amacıyla, ağırlık ve alan uyumluluğu sağlayan ancak AESA teknolojisine sahip olmayan mekanik taramalı Captor-M radarını kullanmaktadır. Captor-E radarıyla donatılmış bir Eurofighter’ın ilk uçuşu Şubat 2014’ün sonlarında yapılmış olup, gerçek radarın uçuş testleri ise aynı yılın Temmuz ayında başlamıştır.
Tranche 3 standardındaki Typhoon uçakları, bu radarın etkin bir şekilde çalışabilmesi için gerekli mekanik, elektriksel ve soğutma sistemlerinde iyileştirmelere sahiptir. Captor-E 200 derecelik kapsama alanı sağlayabilir Kuveyt ise, Nisan 2016’da Captor-E Aktif Elektronik Taramalı Dizi (AESA) radarı için ilk müşteri olmuştur.
Captor-M, Eurofighter Typhoon’un geliştirilmesinin erken aşamalarında kullanılan önemli bir mekanik olarak taranan radar sistemidir. Belirli hava-hava ve elektronik harp yetenekleri sunmuş olsa da, AESA radarlarının sunduğu daha üstün performans ve çok yönlülük nedeniyle gelecekte yerini Captor-E gibi daha gelişmiş sistemlere bırakması planlanmıştır. Radar teknolojisindeki bu evrim ve Eurofighter platformundaki yansımalarını açıkça göstermektedir.
Eurofighter Typhoon’un gelişmiş Captor-E radarı, hava-hava görevlerinde üstün yetenekler sunan çeşitli arama modlarına sahiptir. Bu modlar arasında Menzilde Arama (Range While Search – RWS), Hızda Arama (Velocity Search – VS) ve çoklu hedefi Tararken Takip (Track While Scan – TWS) modları bulunmaktadır. Kilit-Takip (Lock-Follow) modu ise, hem kısa hem de uzun menzilli makinalı top saldırıları için hedef takibi ve görsel teşhis (visual ID) amacıyla hedefe yaklaşma imkanı tanır. Hava muharebe senaryolarında kullanılan kilit modları ise, doğrudan görüş hattına (boresight) kilitlenme, baş üstü göstergesinde (HUD) hedefi tutarak dikey tarama yapma veya önceden belirlenmiş (esirleştirilmiş) bir kilit pozisyonunu koruma seçeneklerini sunar. Bu özellikler, pilotlara farklı hava muharebe koşullarında etkin bir şekilde angajman kurma ve hedefleri etkisiz hale getirme konusunda önemli avantajlar sağlar.
Eurofighter Typhoon’un gelişmiş Captor-E radarı, hava-yer görevlerinde de üstün yetenekler sergilemektedir. Arama modları arasında detaylı Yer Haritası (Ground Map) oluşturma, Yüksek Çözünürlüklü Yer Haritası çıkarma, hareketli yer hedeflerini tespit etme (Ground Moving Target Identification) ve su üstü hedeflerini tararken aynı anda arama ve takip yapabilme özellikleri bulunmaktadır. Radar ayrıca, sabit hedeflerin takibi ve hareketli hedeflerin takibi için özel takip modlarına da sahiptir. Bunlara ek olarak, sistem hava-yer angajmanlarında kritik öneme sahip olan hassas mesafe (menzil) ölçümü yeteneği de sunmaktadır. Bu kabiliyetler, Eurofighter Typhoon’un farklı hava-yer görevlerini etkin bir şekilde yerine getirmesine olanak tanır.
PIRATE
Passive Infra-Red Airborne Track Equipment (PIRATE) sistemi, Eurofighter Typhoon’un temel Kızılötesi Arama ve Takip (IRST) yeteneğini sağlayan önemli bir bileşenidir. Kokpitin ön bölümünde, gövdenin sol tarafına monte edilen PIRATE, Tranche 1 Blok 5 ve sonraki Eurofighter modellerinde standart olarak yer almaktadır. PIRATE-IRST ile donatılmış ilk Eurofighter uçağı, Ağustos 2007 tarihinde İtalyan Hava Kuvvetleri’ne teslim edilmiştir.
PIRATE sistemi, 3 ila 5 mikrometre ve 8 ila 11 mikrometre aralıklarındaki iki kızılötesi bantta faaliyet göstermektedir. Hava-hava görevlerinde radar ile eşgüdümlü olarak kullanıldığında, pasif hedef tespiti ve takibi imkanı sağlar. Hava-yer görevlerinde ise hedef tanımlama ve edinme yeteneklerini desteklemektedir. Sistem, sensörünün süper soğutma teknolojisi sayesinde, uzun mesafelerde bile küçük sıcaklık farklılıklarını ayırt edebilir ve jet motorlarının sıcak egzoz gazlarını, ayrıca sürtünmeden kaynaklanan yüzey ısınmalarını algılayabilir. Gelişmiş görüntü işleme metotları sayesinde hedeflerin yüksek çözünürlüklü temsillerini sunmaktadır.
PIRATE tarafından sağlanan veriler, Çok Fonksiyonlu Baş Aşağı Ekranlara (MHDD)(Multi-Functional Upside Down Displays), Kaska Monte Semboloji Sistemine (HMSS)(Helmet Mounted Symbology System) ve Baş Üstü Ekranına (HUD)(Head-Up Display) aktarılabilir. PIRATE, pilotun Kaska Monte Ekranı (HMD)(Helmet-Mounted Display) ile entegre bir şekilde çalışarak hedef takibini etkinleştirir. Sistem, stabilize edilmiş bir sensör platformuna sahiptir, bu sayede hedefler görüş alanında sürekli olarak muhafaza edilebilir. PIRATE, Çoklu Hedef Takibi (MTT), Tek Hedef Takibi (STT), Tek Hedef Takibi Tanımlama (STTI), (Sector Acquisition) ve (Slave Acquisition) gibi çeşitli modlarda eş zamanlı olarak 200 adede kadar hedefi izleyebilir. Özellikle Tek Hedef Takibi Tanımlama (STTI) modu, Captor radarının çözünürlüğünü aşan bir görsel hedef tanımlama yeteneği sunar.
PIRATE’ın Sector Acquisition modu, Captor radarı gibi diğer dahili sensörlerin yönlendirmesiyle belirli bir bölgenin taranmasını sağlar. Slave Acquisition modunda ise, örneğin bir AWACS kaynağından elde edilen verilerle harici sensörler vasıtasıyla yönlendirme gerçekleştirilir. Her iki modda da bir hedef saptandığında, PIRATE otomatik olarak hedefi işaretleyerek Tek Hedef Takibi (STT) moduna geçiş yapar. Bir hedef başarıyla takip edilip tanımlandıktan sonra, PIRATE, ASRAAM gibi (Görüş Ötesi Menzil) (Beyond Visual Range) (BVR) angajman yeteneğine sahip kısa menzilli füzelerin hedeflenmesinde kullanılabilir. Ayrıca, PIRATE verileri, Saldırı ve Tanımlama Sistemi (AIS) aracılığıyla Captor veya harici kaynaklardan alınan sensör bilgilerini desteklemek üzere değerlendirilebilir.
Sensörler ve sistemler bağlamında PIRATE (IRST) şu açılardan önemlidir:
- Pasif algılama yeteneği: Aktif radar sistemlerinin aksine, Kızılötesi Arama ve Takip (IRST) sistemleri pasif prensiple çalışır; bu sayede düşman platformları tarafından tespit edilme olasılığı olmaksızın hedef tespiti ve takibi gerçekleştirebilirler. Bu kabiliyet, modern hava savaşında hayati bir taktiksel üstünlük sağlamaktadır.
- Tamamlayıcı sensör sistemi: Kızılötesi Arama ve Takip (IRST) sistemleri, radar sistemlerini yüksek oranda tamamlayıcı niteliktedir. Radarlar, uzun menzilli hedef tespiti ve çoklu hedef takibi için ideal bir çözüm sunarken, elektronik harp (EH) koşullarında veya düşük radar kesitine (RCS) sahip hedeflere karşı performansları düşebilir. PIRATE, bu tür operasyonel zorlukların yaşandığı durumlarda alternatif ve değerli bir hedef takip metodu sunar.
- Sensör veri birleşimi: PIRATE sistemi, Eurofighter Typhoon’un gelişmiş sensör füzyonu konseptinin ayrılmaz bir parçasıdır. Saldırı ve Tanımlama Sistemi (AIS), PIRATE, Captor ve diğer sensörlerden gelen bilgileri bir araya getirerek pilotun çevresel algısını geliştirir, durumsal farkındalığını arttırır, çelişkili verileri filtreler ve sistemlerin otomatik işlevselliğini iyileştirir. Sector Acquisition ve Slave Acquisition modları, farklı sensörlerin eşgüdümlü çalışmasının belirgin örneklerini teşkil eder.
- Kaska monte ekran entegrasyonu: PIRATE sisteminin Kaska Monte Semboloji Sistemi (HMSS) ile olan entegrasyonu, pilotun hedeflere hızlı bir şekilde kilitlenerek füze angajmanını başlatmasını ve füzenin ateşlenmesini sağlar. Bu durum, özellikle yakın hava muharebeleri (dogfighting) esnasında belirgin bir taktiksel üstünlük yaratır.
- Hava-Yer kabiliyetleri: Başlangıçta bir hava üstünlük avcı uçağı olarak tasarlanan Eurofighter Typhoon’un hava-yer kabiliyetleri zaman içinde önemli ölçüde geliştirilmiştir. PIRATE sisteminin FLIR (Forward-Looking Infrared) modundaki yetenekleri, gizli takip operasyonları ile hava-yer görevlerinde hedef tanımlama ve edinme imkanı sağlayarak bu evrime katkıda bulunmaktadır.
Sonuç olarak; PIRATE sistemi Eurofighter Typhoon platformunun çok yönlü ve hayati bir sensörü olarak nitelendirilmektedir. Pasif algılama kabiliyeti, diğer sensörlerle olan entegrasyonu ve çeşitli operasyonel görevlerdeki etkin performansı sayesinde, modern savaş uçaklarında bulunması gereken sofistike sensör teknolojilerinin önde gelen bir örneğini temsil etmektedir.
Praetorian savunma sistemi
Eurofighter Typhoon, Praetorian (önceden EuroDASS olarak adlandırılan) adında gelişmiş ve yüksek entegrasyon seviyesine sahip bir Savunma Yardımcıları Alt Sistemi (DASS) (Defensive Aids Sub-System) ile donatılmıştır. Bu sistem, hem hava hem de kara tehditlerini otomatik olarak takip ederek bunlara karşı reaktif bir şekilde hareket eder. İlave olarak, kapsamlı ve önceliklendirilmiş bir tehdit analizi sunarak aynı anda birden fazla tehdide karşı mukabelede bulunabilir. Praetorian sistemi, çeşitli tehditleri tespit etmek için aşağıdaki yöntemleri kullanır:
- Praetorian tehdit tespit sistemi, bir dizi sensörü bünyesinde barındırmaktadır. Bu kapsamda, Radar Uyarı Alıcısı (Radar Warning Receiver)(RWR), düşman radar yayınlarını algılayarak pilotu potansiyel tehditlere karşı uyarır. Füze İkaz Sistemi (Missile Warning System)(MWS), yaklaşan füzeleri tespit ederek erken uyarı ve karşı koyma önlemlerinin alınmasına olanak tanır. Ayrıca, yalnızca Birleşik Krallık’a ait Typhoon uçaklarında bulunan Lazer Uyarı Alıcısı (Laser Warning Receiver)(LWR), lazer güdümlü silahların veya lazer menzil bulucuların kullanımını tespit ederek ek bir savunma katmanı sağlar.
Koruyucu karşı önlemler ise şunlardır:
- Chaff, askeri hava araçlarını düşman radar sistemlerini yanıltmak ve radar güdümlü füzelere karşı koruma sağlamak amacıyla kullanılan bir tür karşı savunma mekanizmasıdır. Esasen, havaya salınan ince metalik partiküllerden meydana gelir. Bu partiküller, genellikle alüminyum, bakır veya magnezyum gibi radar dalgalarını yüksek oranda yansıtan materyallerden üretilir.
- Flare, askeri hava araçlarını kızılötesi (IR) güdümlü füzelere karşı korumak amacıyla kullanılan bir tür karşı savunma aracıdır. Esasen, yüksek sıcaklıkta yanan piroteknik maddelerden oluşurlar. Bu cihazlar, hava aracının egzozundan yayılan termal imzadan önemli ölçüde daha yoğun bir kızılötesi enerji yayarak, füzenin sensör sistemini aldatmayı hedefler. Flareların etkinliği, güdümlü füzenin sensörünün hassasiyeti (hangi kızılötesi dalga boylarını algıladığı gibi) ve flare’ın yaydığı ısı spektrumunun niteliği gibi faktörlere bağlıdır. Modern füzeler, flareları gerçek hedeften ayırt etmek için çeşitli karşı önlem teknikleri kullanabilmektedir; örneğin, farklı kızılötesi frekanslarını aynı anda algılama yeteneği bu tekniklerden biridir. Bu gelişmiş füze teknolojilerine karşı daha iyi savunma sağlamak amacıyla, çoklu spektrumlu flarelar gibi daha gelişmiş tipler kullanılmaktadır.
- Elektronik Karşı Önlemler (Electronic Countermeasures) (ECM), düşman elektronik harp (EH) yeteneklerinin etkinliğini azaltmak, bozmak veya tamamen ortadan kaldırmak amacıyla kullanılan teknikler ve ekipmanlardır. ECM’nin temel amacı, dost kuvvetlerin elektronik spektrumu etkin bir şekilde kullanmasını sağlarken, düşmanın aynı yeteneklerden faydalanmasını engellemektir. Elektronik Karşı Önlemler (ECM) sistemleri, hava savunma radarları, atış kontrol radarları, arama radarları, telsizler, uydu iletişim sistemleri, GPS, INS ve radar veya kızılötesi güdümlü füzeler gibi geniş bir spektrumdaki düşman elektronik sistemlerine karşı etkin bir şekilde kullanılabilmektedir. Bu sistemler genel olarak iki ana teknik kategoriye ayrılır; Karıştırma (Jamming) ve Aldatma (Deception). Karıştırma tekniği, düşman elektronik sistemlerinin alıcılarını yüksek güçlü radyo frekansı (RF) enerjisi veya diğer elektronik sinyallerle aşırı yükleyerek veya yanıltarak düşmanın bilgi edinmesini veya doğru ölçümler yapmasını engellemeyi amaçlar. Bu kapsamda Gürültü Karıştırması, geniş bir frekans bandında rastgele gürültü sinyalleri yayarak düşman radarının veya haberleşme sisteminin sinyalini maskelerken, Aldatıcı Karıştırma yanıltıcı sinyaller yayarak düşman radarında yanlış hedefler veya yanlış konum bilgileri oluşturur. Diğer bir teknik olan Aldatma ise, düşman elektronik sistemine yanlış veya yanıltıcı bilgiler sunarak sistemin hatalı kararlar vermesini veya yanlış tepkiler göstermesini hedefler. Buna örnek olarak Yanlış Hedef Oluşturma, düşman radarında birden fazla sahte hedef yaratarak gerçek hedefin ayırt edilmesini zorlaştırırken, Menzil Aldatması düşman radarında hedefin menzil bilgisini manipüle eder.
- Çekili Radar Tuzağı (Towed Radar Decoy) (TRD), askeri uçakları radar güdümlü füzelere karşı korumak için kullanılan bir tür aktif veya pasif elektronik karşı önlem (ECM) sistemidir. Temel olarak, uçağın arkasına bir kablo aracılığıyla çekilen, harcanabilir bir ECM cihazıdır. TRD sisteminin temel amacı, düşman radar güdümlü füzelerini kendi üzerine çekerek asıl hedef olan uçağı korumaktır. Çekili Radar Tuzağı (TRD) sistemi, tehdit algılandığında veya önleyici bir tedbir olarak, uçağın bir dispenser aracılığıyla serbest bırakmasıyla devreye girer ve uçak arkasında belirli bir mesafede bir kablo ile çekilmeye başlar. Tasarımı ve içerdiği elektronik bileşenler sayesinde TRD, uçağın radar tarafından algılanan imzasını taklit ederek veya güçlendirerek düşman radarının ve dolayısıyla radar güdümlü füzenin TRD’yi gerçek hedef olan uçakla karıştırmasına neden olur. Radar güdümlü füzeler en güçlü radar sinyalini takip etme prensibiyle çalıştığından, TRD’nin yaydığı yanıltıcı sinyallere yönelebilir ve böylece uçak tehlikeden uzaklaşır. Çekili radar tuzaklarının çeşitli avantajları bulunmaktadır; bunlar arasında TRD’nin uçaktan belirli bir mesafede çekilmesi sayesinde füze patlaması durumunda uçağın zarar görme olasılığının azalması, bazı TRD sistemlerinin sürekli olarak radar sinyalleri yayarak veya yansıtarak uzun süreli koruma sağlayabilmesi ve aktif (kendi sinyalini yayan) ve pasif (uçaktan gelen sinyali yansıtan veya güçlendiren) olmak üzere farklı tiplerinin bulunması sayılabilir. Ayrıca, bazı TRD sistemleri karıştırma (jamming) yeteneklerine de sahip olabilir. Eurofighter Typhoon, sağ kanat ucunda TRD sistemi ile donatılmıştır. Sol kanat ucunda ise DASS sensör podu bulunmaktadır. Bu pod hem havadan hem de yüzeyden gelebilecek tehditleri ve bu bağlamda hedefleri otomatik olarak izler, öncelik sırasına koyar ve bunlara yanıt verilmesinde önemli bir rol oynar. Görev gereksinimlerine bağlı olarak, sol kanat ucuna da TRD entegre edilebilir. Bu sayede, iki adet TRD kullanılarak daha etkin bir radar aldatma yeteneği elde edilebilir.
- Eurofighter Typhoon, Elektronik Destek Tedbirleri (Electronic Support Measures) (ESM), Elektronik Karşı Önlemler (ECM) ve Füze İkaz Sistemi (MWS) işlevlerini yerine getirmek üzere on altı Aktif Elektronik Taramalı Dizi (AESA) anteninden oluşan bir yapıya ve bu antenleri barındıran on adet radoma sahiptir.
Sensörler ve sistemlerle ilgili daha geniş bir bağlamda DASS (Praetorian) önemlidir. Çünkü Praetorian sistemi, entegre ve otonom tehdit yönetimi yetenekleriyle pilotun durumsal farkındalığını önemli ölçüde artırarak tehditlere karşı etkin bir reaksiyon göstermesine olanak tanımaktadır. Geleneksel yaklaşımların aksine, Praetorian farklı tehdit tespit sensörlerinden elde edilen verileri bütünleştirerek potansiyel veri çakışmalarının ve sistem otomasyonu kısıtlamalarının üstesinden gelmek için gelişmiş sensör füzyonu tekniklerini kullanır. Mevcut tehditler, büyüklükleri ve yakınlık dereceleri dikkate alınarak önceliklendirilmektedir. Bu sayede pilot, çoklu sensörden gelen bilgileri tek bir tutarlı görünümde değerlendirebilir. Ayrıca, sistemin otonom tehdit yönetimi özelliği sayesinde tehditler gerçek zamanlı olarak otomatik bir şekilde izlenir ve bunlara karşı anında tepki verilebilir. Bu kabiliyet, pilotun iş yükünü minimize ederken, kritik durumlarda hızlı ve doğru kararlar alınmasına imkan sunarak operasyonel etkinliği artırmaktadır. Praetorian, aynı anda birden fazla tehdidi tespit, takip ve etkisiz hale getirebilme kapasitesine sahiptir. Bu yetenek, modern savaş ortamının dinamik ve çok boyutlu yapısı dikkate alındığında, hayati bir avantaj teşkil etmektedir.
Elektronik Harp Yetenekleri
ECM paketi, düşman radarlarını karıştırma ve yanıltma kabiliyeti sunarak hava aracının beka olasılığını önemli ölçüde artırmaktadır. Tranche 3 uçaklarının ESM/ECM sistemlerindeki iyileştirmelerin, anten modifikasyonları vasıtasıyla yayılan karıştırma gücünü artırmaya odaklandığı belirtilmektedir. Praetorian’ın dijital bir alıcının entegrasyonu ile düşük frekans (VHF/UHF) bant aralığını genişletmesi ve yüksek hassasiyetli coğrafi konumlandırma yeteneklerine sahip bir interferometrik alıcı sunması beklenmektedir. Karıştırma yetenekleri açısından ise Praetorian’ın düşük bant (VHF/UHF) karıştırma performansının, daha gelişmiş antenler ve yeni ECM teknikleri aracılığıyla iyileştirilmesi üzerinde çalışmalar yürütüldüğü ifade edilmektedir. Hava aracı, füze ikaz sistemi ve aktif/pasif karşı tedbirler (chaff, flare) vasıtasıyla gelen füzelere karşı kendini savunabilmektedir. Hava aracının füzelere karşı korunma yeteneğinin, mevcut aktif sistemlere ilave olarak yeni bir pasif Füze İkaz Sistemi (MWS) entegrasyonu ile geliştirildiği ifade edilmektedir.
Praetorian, Eurofighter Typhoon’un hayatta kalma yeteneği için hayati öneme sahip, gelişmiş ve entegre bir sistemdir. Farklı sensörlerden gelen bilgileri birleştirerek, otomatik tepki yetenekleri sunarak ve çeşitli karşı önlemlerle donatılarak modern hava savaşının zorluklarına karşı etkili bir savunma mekanizması sağlar. Gelecekteki radar teknolojileriyle entegrasyonu, bu savunma yeteneklerinin daha da geliştirileceğini göstermektedir.
Kokpit tasarımı ve teknolojik entegrasyon
Eurofighter Typhoon’un kokpit camları, pilotun uçuş emniyeti, navigasyon ve genel durumsal farkındalığı için temel bir bileşen olarak, maksimum çevresel görüş alanını sağlamak üzere hassas mühendislik hesaplamalarıyla tasarlanmıştır. Bu pencerelerin geometrisi, yapısal bütünlükten ödün vermeden pilotun mümkün olan en geniş ve engelsiz perspektife sahip olmasını hedefler.
Bu kritik görevi yerine getirmek üzere, pencerelerin imalatında “Röhm 249” olarak bilinen, özel olarak geliştirilmiş, yüksek performanslı şeffaf akrilik malzeme kullanılmaktadır. Bu malzemenin tercih edilmesinin temel nedenleri şunlardır:
- Röhm 249 akriliği, olağanüstü darbe direncine sahiptir. Bu özellik, kuş çarpması gibi yüksek enerjili etkilere ve operasyon sırasında karşılaşılabilecek diğer potansiyel fiziksel hasarlara karşı pencerelerin mukavemetini sağlar. Aynı zamanda, yüksek irtifalarda oluşan kabin içi ve dış ortam arasındaki önemli basınç farklılıklarına karşı yapısal bütünlüğünü korur.
- Malzeme, yüksek derecede optik berraklık sunarak pilotun dış ortamı distorsiyonsuz ve net bir şekilde görmesine olanak tanır. Bu, özellikle iniş, kalkış ve düşük görüş koşullarında hayati önem taşır.
- Bu özel akrilik, UV radyasyonu, aşırı sıcaklık değişimleri ve çeşitli kimyasallar gibi zorlu çevresel faktörlere karşı yüksek direnç göstererek zamanla özelliklerini kaybetmez ve uzun ömürlü bir kullanım sunar.
Eurofighter Typhoon, konvansiyonel göstergelerin yerini alan tamamen cam (glass) bir kokpite sahiptir. Bu tasarım, pilotun operasyonel gereksinim duyduğu bilgileri üç adet tam renkli çok fonksiyonlu başaltı ekranı (Multi-function Head Down Displays) (MHDD) vasıtasıyla izlemesine olanak tanır. Söz konusu ekranlardaki formatlar, yumuşak tuşlar (softkeys), XY imleci ve Doğrudan Ses Girişi (Direct Voice Input) (DVI) komutları aracılığıyla yönetilebilmektedir.
Kokpitte geniş açılı bir baş üstü göstergesi (Head-up Display) (HUD) bulunmakta olup, bu göstergeye ileriye dönük kızılötesi (Forward-Looking Infrared) (FLIR) görüntülerinide yansıtılabilmektedir. Bu özellik, pilotun kritik uçuş ve hedef bilgilerini doğrudan görüş hattı üzerinde muhafaza etmesine imkan sağlamaktadır. HUD, gece görüş ve lazer koruma gözlükleriyle tam uyumluluk sağlayarak üstün performans sunar.
Sesli ve elle kumanda sistemi (Voice+HOTAS (Hands-on-Throttle and Stick)) prensibinin benimsenmesiyle, pilotun ellerini gaz kollarından ve kontrol çubuğundan ayırmasına gerek kalmadan birçok kritik fonksiyona erişimi mümkün kılınmıştır. Bu entegrasyon, pilotun iş yükünü önemli ölçüde azaltmakta ve kritik operasyonel senaryolarda dikkat dağınıklığını önleyerek durumsal farkındalığı artırmaktadır.
Kaska Monteli Semboloji Sistemi (Helmet Mounted Symbology System) (HMSS), pilotun vizörü vasıtasıyla temel uçuş referans bilgilerini ve silah hedefleme verilerini sunmaktadır. Bu sistem, gece görüş yardımcıları ve FLIR görüntüleriyle tam entegrasyon sağlayarak, pilotun her türlü operasyonel koşulda durumsal farkındalığını artırmaktadır. HMSS’nin 2011 yılının sonlarına doğru operasyonel hale gelmesi öngörülmekteydi. BAE Systems ayrıca, mevcut Striker HMSS’nin kabiliyetlerini geliştirerek daha geniş bir renk paleti sunan ve gece ile gündüz operasyonları arasında kesintisiz geçiş imkanı tanıyan Striker II Kaska Monteli Ekranı’nı (Helmet-Mounted Display) (HMD) geliştirmiştir. Bu yeni nesil kask, pilotun kafa pozisyonunu takip ederek doğru bilgilerin görüntülenmesini temin etmekte olup, 3D sesli tehdit uyarı sistemi ve 3D iletişim sistemleriyle de uyumluluk göstermektedir.
Çok Fonksiyonlu Bilgi Dağıtım Sistemi (Multifunctional Information Distribution System) (MIDS), Link 16 veri bağlantısı yeteneği sunarak diğer platformlarla bilgi paylaşımını olanaklı kılmaktadır. Bu özellik, sensör füzyonu konseptinin kritik bir bileşenidir. Eurofighter ayrıca MIDS aracılığıyla başka bir Eurofighter Typhoon’un radarından elde edilen hedef verilerini kullanarak pasif modda bir AMRAAM füzesi ateşleyebilmiştir. Kokpitte, sol taraftaki panelde konumlandırılmış manuel veri giriş birimi (Manual data-entry facility) (MDEF) ve özel bir ikaz paneli (Dedicated Warnings Panel) (DWP) ile tam entegre bir uçak ikaz sistemi de yer almaktadır.
Ayrıca pilotun konumsal algısının bozulması durumunda, uçuş kontrol sistemi (Flight Control System) (FCS), pilotun tek bir düğmeye basmasıyla hızlı ve otonom bir kurtarma prosedürü başlatır. Sistem, motorlar ve uçuş kumandaları üzerinde tam yetki tesis ederek hava aracını kanatlar yatay, hafif bir tırmanış açısında ve 300 knot hızda stabilize etmektedir. Ek olarak, Otomatik Düşük Hız Kurtarma Sistemi ( Automatic Low-Speed Recovery) (ALSR), hava aracının kritik düşük hızlarda ve yüksek hücum açılarında kontrolsüz duruma geçmesini önlemektedir.
Kokpitteki ekranlar ve Kaska Monteli Semboloji Sistemi (HMSS), hava aracının gelişmiş sensör teknolojileri (PIRATE IRST, CAPTOR radarları) vasıtasıyla elde ettiği verileri pilotlara aktarmaktadır. Örneğin, PIRATE kızılötesi sensörü pasif hedef tespiti ve takibi kabiliyetine sahiptir ve bu bilgiler Çok Fonksiyonlu Başaltı Ekranlarına (MHDD) veya Başüstü Göstergesi/Kaska Monteli Semboloji Sistemine (HUD/HMSS) entegre edilebilir. Sensör füzyonu sayesinde, uçak içi sensör ve uçak dışı platformlardan (AWACS, ASTOR, MIDS) farklı birim ve sensörlerden alınan veriler saldırı ve tanımlama sistemi (Attack and Identification System) (AIS) vasıtasıyla bütünleştirilerek pilotlara tutarlı ve önceliklendirilmiş bir durum değerlendirmesi sunulmaktadır. Bu durum, pilotun durumsal farkındalığını artırmakta ve karar alma süreçlerini iyileştirmektedir.
Doğrudan Sesle Giriş (Direct Voice Input) (DVI) sistemi, pilotun yaklaşık yirmi altı tali kokpit fonksiyonunu sesli komutlar aracılığıyla kontrol etmesine olanak tanıyarak iş yükünün hafifletilmesine katkıda bulunur. Bu özellik, özellikle yüksek yoğunluklu çatışma senaryolarında pilotun diğer öncelikli görevlere odaklanmasına imkan tanımaktadır.
Küresel konumlandırma sistemi (Global Positioning System) (GPS) ve ataletsel navigasyon sistemi (Inertial Navigation System) (INS) tabanlı navigasyon sistemi ile gelişmiş yer yakınlık uyarı sistemi (Ground Proximity Warning System) (GPWS), pilotun emniyetli bir şekilde seyir ve iniş gerçekleştirmesine yardımcı olmakta olup, bu veriler de kokpit ekranlarında pilotların istifadesine sunulmaktadır.
Fly-by-Wire uçuş kontrol sistemi, uçağın doğal dengesizliğini telafi eder ve pilotun izin verilen manevra zarfını aşmasını önler. Bu sistem, pilotun yüksek manevra kabiliyetine sahip bu uçağı güvenle kontrol etmesini sağlar. Eurofighter Typhoon’un kokpiti, uçağın sahip olduğu son teknoloji ürünü sensörler, kontrol sistemleri, iletişim sistemleri ve savunma sistemleriyle tam entegrasyon sağlayarak pilotlara üstün bir durumsal farkındalık, azaltılmış iş yükü ve gelişmiş operasyonel yetenekler sunmaktadır.
‘’Striker II (Helmet-Mounted Display) HMD’’ kaska monteli ekran sistemi
Striker II, 40 derecelik geniş bir görüş alanı, gün ışığında okunabilir renkli bir ekran ve entegre gece görüş yeteneklerini bir arada sunan, kaska monteli tek ekrandır. Ayrıca yüksek çözünürlüklü sensör sistemlerini destekler, bu sayede pilotlar adeta uçağın gövdesinin içinden bakabilir ve 360 derecelik tam bir durumsal farkındalık elde edebilirler. Entegre gece görüş teknolojisi, tam renkli semboloji, resim içinde resim özelliği ve gelişmiş bir takip sistemi de başlıca özelliklerindendir. Striker II sistemi, Typhoon ve Gripen uçaklarında uzun yıllardır başarıyla görev yapan orijinal Striker’ın muharebe ortamında kendini kanıtlamış performansından elde edilen tecrübelerle tasarlanmıştır.
Striker II’nin temel özelliklerinden biri 40 derecelik geniş görüş alanıdır. Bu, geleneksel hedefleme sistemlerine kıyasla üç kat daha fazla görüntüleme alanı sağlayarak, pilotun kritik verileri çok daha geniş bir perspektifte algılamasına olanak tanır. Günümüzün karmaşık hava muharebe senaryolarında, pilotların çevrelerindeki tehditleri ve dost unsurları hızlı ve etkili bir şekilde tanımlamaları hayati önem taşımaktadır. Genişletilmiş görüş alanı, pilotun başını daha az hareket ettirerek daha fazla bilgi edinmesini sağlayarak, reaksiyon süresini kısaltır ve genel durumsal farkındalığı artırır.
Bir diğer önemli özellik ise entegre gece görüş teknolojisidir. Striker II, tam renkli görüntüleme sunan ve aynı zamanda entegre gece görüş yeteneğine sahip dünyadaki tek HMD’dir. Bu özellik, pilotların gece ve gündüz operasyonlarında kesintisiz bir şekilde aynı yüksek düzeyde durumsal farkındalığa sahip olmalarını sağlar. Geleneksel gece görüş sistemleri genellikle ayrı ekipmanlar gerektirirken ve monokrom bir görüntü sunarken, Striker II’nin entegre ve tam renkli gece görüşü, gece operasyonlarında hedef tespiti ve tanımlamasını kolaylaştırarak pilotun bilişsel yükünü azaltır. Gece görüş performansı, yeni nesil Elektron Bombardımanlı Aktif Piksel Sensörü (EBAPS) (Electron Bombarded Active Pixel Sensor) teknolojisinin entegrasyonu sayesinde önemli ölçüde artırılmıştır.
Tam renkli semboloji kullanımı, pilotun karar verme süresini en aza indirmeyi amaçlamaktadır. Örneğin, tehditler kırmızı ve dost unsurlar mavi renkte gösterilerek, pilotun kritik bilgiyi anında ve doğru bir şekilde ayırt etmesi sağlanır. Tek renkli sembolojiye kıyasla, renklerin farklı bilgileri kodlaması, özellikle yüksek tempolu muharebe durumlarında pilotun bilişsel iş yükünü azaltır ve hızlı tepki vermesine yardımcı olur.
Resim içinde resim teknolojisi, pilotun farklı sensörlerden gelen video akışlarını aynı anda görüntülemesine olanak tanıyarak durumsal farkındalığı en üst düzeye çıkarır. Bu özellik, pilotun tek bir ekranda birden fazla kaynaktan bilgi alabilmesini sağlayarak, bilgi işlemeyi kolaylaştırır ve daha bilinçli kararlar almasına yardımcı olur.
Striker II, gelişmiş bir hedef takip sistemine sahiptir; bu sistem bazı kaynaklarda ‘keskin nişancı takip sistemi’ veya ‘muharebe kanıtlı hedef takip teknolojisi’ olarak da anılmaktadır. Bu sistem, düşük gecikme süresi ve yüksek doğruluk sayesinde hedeflere angajmanda üstün bir yetenek sunarak pilotun etkinliğini önemli ölçüde artırmaktadır. Uçağa entegre edilmiş optik sensörler aracılığıyla pilotun başının konumu ve açısı anlık olarak hesaplanır. Bu sayede, pilotun baktığı her yöne doğru, neredeyse sıfır gecikmeyle hassas hedefleme bilgisi ve semboloji yansıtılır. Bu özellik, yüksek stresli operasyonel ortamlarda dahi anlık ve doğru hedef angajmanına olanak tanır.
Striker II’nin platformdan bağımsız yapısı veya kolay entegrasyon özelliği, geniş bir hava aracı yelpazesine basit ve maliyet etkin bir şekilde adapte edilebilmesini mümkün kılmaktadır. Bu sayede, farklı hava kuvvetleri ve çeşitli uçak tipleri bu gelişmiş Kaska Monte Ekranı’nın (HMD) yeteneklerinden faydalanabilir, bu da kullanım alanını genişletirken entegrasyon maliyetlerini iyileştirir.
Striker II, dağıtılmış açıklık sistemleri (DAS) gibi yüksek çözünürlüklü sensör sistemleriyle de uyumludur. Bu entegrasyon, pilotlara hava aracının gövdesini adeta şeffaf hale getirerek tam 360 derecelik bir durumsal farkındalık imkanı sunar. DAS entegrasyonu sayesinde pilot, çevresel tehditleri ve diğer unsurları doğal görüş alanının dışında olsalar dahi algılayabilir, bu da operasyonel anlamda kritik bir avantaj sağlar.
Bu kaskın sağladığı azaltılmış ağırlık ve en uygun hale getirilmiş ağırlık merkezi pilotların uzun süreli görevleri daha az yorgunlukla tamamlamalarına olanak tanır. Pilotun fiziksel performansı ve kontrol kabiliyeti, özellikle uzun süreli operasyonlarda görev etkinliğinin sürdürülebilirliği açısından kritik bir öneme sahiptir.
Sonuç olarak, Striker II Kaska Monte Ekranı’nın (HMD) temel özellikleri, modern savaş pilotlarının karşılaştığı karmaşık operasyonel gereksinimlere yönelik kapsamlı çözümler sunmaktadır. Geniş görüş alanı, entegre gece görüş yeteneği, tam renkli semboloji, gelişmiş takip sistemi ve platformdan bağımsızlık gibi kritik özellikler, pilotların durumsal farkındalıklarını önemli ölçüde artırarak, hızlı ve doğru karar alma süreçlerini desteklemekte ve nihayetinde muharebe etkinliklerini en üst düzeye çıkarma potansiyeli taşımaktadır. Bu entegre yetenekler, Striker II’yi yalnızca bir görüntüleme cihazı olmanın ötesine taşıyarak, pilotun operasyonel üstünlüğünü ve görev başarısını doğrudan etkileyen hayati bir araç haline getirmektedir.
Navigasyon Sistemleri
Eurofighter Typhoon, hassas konumlandırma ve yön bulma yetenekleri için çeşitli sistemlere sahiptir. GPS (Küresel Konumlandırma Sistemi) ve Inertial Navigasyon Sistemi (INS), uçağın temel navigasyonunu sağlamak için birlikte çalışırlar. Bu kombinasyon, hem uydu tabanlı hem de sensör tabanlı konum bilgisi sunarak güvenilir bir navigasyon performansı sağlar. Instrument Landing System (ILS) (Aletli İniş Sistemi), kötü hava koşullarında güvenli inişler için kullanılabilir. Bu, özellikle operasyonel esneklik açısından kritik bir özelliktir. Bu sistem artık tüm modern uçaklar için standarttır.
Gelişmiş Yer Yakınlık Uyarı Sistemi (GPWS), Panavia Tornado’da kullanılan TERPROM Terrain Referenced Navigation (TRN) sistemine dayanmaktadır. Bu sistem, arazi verilerini kullanarak pilotu olası yer çarpması risklerine karşı uyarır, bu da düşük irtifa operasyonlarında güvenliği artırır. Navigasyon Bilgisayarı (Navigation Computer) (NC) ise Attack and Identification System (AIS)’in temel bileşenlerinden biridir. NC, navigasyon verilerini işler ve diğer sistemlerle paylaşır.
İletişim Sistemleri
Eurofighter Typhoon, modern savaş ortamının gerektirdiği gelişmiş iletişim yeteneklerine sahiptir. Multifunctional Information Distribution System (MIDS), Bir Link 16 veri bağlantısı sağlar. Bu, diğer dost unsurlarla (hava araçları, yer kontrol merkezleri vb.) güvenli ve gerçek zamanlı bilgi paylaşımını mümkün kılar. Striker II Kaska Monteli Ekran Sistemi (HMSS), 3D sesli tehdit sistemi ve 3D iletişim özelliklerini içerir. Bu, pilotun çevresel farkındalığını artırır ve iletişim yeteneklerini geliştirir.
G-Tulumları
Standart operasyonel prosedür gereği, Eurofighter Typhoon pilotları, yüksek ivmelenme (G) kuvvetlerine maruz kaldıklarında fizyolojik etkileri azaltmak amacıyla tasarlanmış Tam Kaplamalı Anti-G Pantolonları (Full Coverage Anti-G Trousers) (FCAGTs) kullanmaktadırlar. FCAGTs, pilotlara manevralar sırasında sürekli olarak 9G’ye kadar olan yerçekimi kuvvetlerine karşı etkili koruma sağlamaktadır. Bu sistem, hava basıncını kullanarak pilotun bacak ve karın bölgelerine baskı uygulayarak kanın beyne doğru akışını destekler ve böylece bilinç kaybını (G-LOC) önlemeye yardımcı olur.
Bununla birlikte, Alman Hava Kuvvetleri (Luftwaffe) ve Avusturya Hava Kuvvetleri (Österreichische Luftstreitkräfte) pilotları, standart FCAGTs yerine daha gelişmiş bir teknolojiye sahip olan Libelle (Dragonfly) Multi G Plus adlı hidrostatik(sıvı dolu) G-tulumunu tercih etmektedirler. Bu yenilikçi tulum, basınç uygulamak için hava yerine hidrolik bir sistem kullanır ve sadece bacaklara değil, aynı zamanda kollara da koruma sağlayacak şekilde tasarlanmıştır. Bu sayede, teorik olarak, pilotların yüksek G kuvvetlerine karşı toleransının daha da artırılması ve daha uzun süre bilinçlerini koruyabilmeleri hedeflenmektedir. Libelle Multi G Plus, özellikle ani ve yüksek G yüklenmelerinde daha etkin bir koruma potansiyeli sunmaktadır.
Martin-Baker Mk16A fırlatma koltuğu
Eurofighter Typhoon için Mk16A fırlatma koltuğunun geliştirilmesi, Martin-Baker’ın Denham, Chalgrove ve Langford Lodge’daki tesislerinde gerçekleştirildi. Uçağın yetenekleri ve geniş çalışma alanı nedeniyle Martin-Baker, koltuğun geliştirilmesi sırasında üstesinden gelinmesi gereken bir dizi zorlukla karşı karşıya kaldı. Bunlar arasında yükseklik ve kilo gereksinimini karşılayan daha geniş bir pilot modeli yelpazesinin barındırılması ve Baş Üstü Ekran (HMD), Kimyasal ve Biyolojik koruma üniteleri (CB) ve genel uçuş ekibi ekipmanı gibi ekipmanlarla uyumluluğun sağlanması yer alıyor.
Mk16A fırlatma koltuğu, ikinci nesil dijital sıralama sistemi ile donatılmış olup bu sistem; irtifa, hava hızı ve çevresel dinamikler gibi dış parametrelerin gerçek zamanlı izlenmesine dayalı adaptif bir algoritma kullanır. Operasyonel koşullar altında, paraşüt açılım zamanlaması dinamik olarak ayarlanarak iniş bölgesindeki güvenli alan kullanımını maksimize eden optimizasyon sağlanır. Bu yaklaşım, kritik durumlarda bile en uygun kurtarma senaryosunun oluşturulmasını garanti altına alır.
Eurofighter Typhoon platformunda kullanılan Mk 16A fırlatma koltuğu, benzer fırlatma koltuklarına kıyasla yaklaşık %30 oranında daha hafiftir. Bu önemli ağırlık tasarrufu, hem itki sisteminde hem de koltuğun ana yapısal elemanlarında ikiz fırlatma tabancası dış silindir tüplerinin entegrasyonu ile sağlanmıştır. Koltuğun dar baş kutusu tasarımı, Eurofighter Typhoon’un üstün arka görüş kabiliyetine katkıda bulunmaktadır. Mk 16A fırlatma koltuğu, entegre bir dahili oksijen üretim sistemi (OBOGS) ve pilot iletişim sistemleriyle donatılmıştır. Basitleştirilmiş, tek noktadan bağlantılı emniyet kemeri sistemi, pilotun yardıma ihtiyaç duymadan bağlanmasını mümkün kılarken, pasif bacak kısıtlama sistemi, geleneksel kısıtlama jartiyerlerine olan ihtiyacı ortadan kaldırmaktadır. Sistem ayrıca, gelişmiş bir fırlatma sekansı yönetimi sunan ikinci nesil bir elektronik sıralayıcı içermektedir. Tasarım sürecinde güvenilirlik ve bakım kolaylığı öncelikli olarak ele alınmış olup, kokpit içindeki tüm bileşenlere kolay erişim imkanı sunulmuştur. Bu özellikler, Mk 16A fırlatma koltuğunu Eurofighter Typhoon pilotları için gelişmiş güvenlik ve operasyonel verimlilik sağlayan hayati bir bileşen haline getirmektedir.
Mk16A fırlatma koltuğu, havacılık güvenliğinde iki kritik yenilikle öne çıkmaktadır.Titanyum-kompozit hibrit yapı ve ikiz fırlatma tabancası entegrasyonu sayesinde %30’a varan ağırlık optimizasyonu sağlayan sistem, hava araçlarında yakıt verimliliğini artırırken faydalı yük kapasitesini maksimize edecek şekilde tasarlanmıştır. Çift kademeli roket motoruyla desteklenen itki sistemi, deniz seviyesinden 15.000 ft irtifaya kadar olan operasyonel zarf içerisinde 0-600 knot hız aralığına sadece 0.8 saniyede ulaşarak acil durumlarda ultra-hızlı tepki süresi sunmaktadır. Bu teknolojik gelişmeler, hem sistem kompaktlığını koruyan hafifletilmiş yapıyı hem de değişken atmosfer koşullarına uyum sağlayan dinamik performansı bir araya getirerek kritik kurtarma senaryolarında operasyonel üstünlük sağlamaktadır.
Mk16A fırlatma koltuğunun aerodinamik ve ergonomik gelişmeleri, iki temel teknolojik yenilik üzerinde yoğunlaşmaktadır. Dar Profilli Baş Kutusu Tasarımı, 270° panoramik görüş imkanıyla pilotun arka dahil tüm kritik bölgeleri kesintisiz gözlemlemesini sağlayarak durumsal farkındalığı en üst düzeye çıkarırken, aynı zamanda radar kesit alanını (RCS) azaltan stealth-optimize aerodinamik formuyla hava aracının düşük tespit profiline katkıda bulunmaktadır. Kompakt yapısı sayesinde kokpit alanında ağırlık artışına yol açmadan ergonomik verimlilik sağlayan bu tasarım, operasyonel esnekliği korur. Entegre HUD Projeksiyon Sistemi ise temel uçuş parametrelerini (irtifa, hız, yön) pilotun vizörüne gerçek zamanlı yansıtarak göz hareketi gerektirmeyen bilgi erişimi sunmakta, böylece yüksek stresli ortamlarda karar verme hızını artırmaktadır. Işık koşullarına otomatik uyum sağlayan adaptif arayüzü, görsel kesintileri minimize ederek pilotun dikkat odağını korur. Bu entegre çözümler, hem taktik avantajları güçlendiren hem de insan-makine etkileşimini optimize eden bütünleşik bir sistem sunar.
Eurofighter Typhoon’ da yerleşik Oksijen Üretim Teknolojisi (OBOGS) (Onboard Oxygen Generation Technology) kullanılmaktadır, hava araçlarında operasyonel sürekliliği artırmak üzere tasarlanmış özerk bir sistem olarak öne çıkmaktadır. Özerk İşletim özelliği sayesinde harici ikmal kaynaklarına bağımlılık ortadan kaldırılarak uzun süreli kesintisiz görev süreleri mümkün hale gelmekte, bu da özellikle uzun menzilli operasyonlarda kritik bir avantaj sağlamaktadır. Sistemin Dinamik Akış Optimizasyonu mekanizması, 0 ila 50.000 feet irtifa aralığında stabil şekilde %95 saflıkta medikal sınıf oksijen üretimi gerçekleştirerek pilotlarda hipoksi riskini proaktif olarak önlemektedir. Aynı zamanda Enerji Verimliliği alanında 150 watt’ın altında gerçekleşen güç tüketimiyle elektrik sistemlerinde ek yük oluşturmadan sürekli çalışma kapasitesi sunmakta, bu özelliğiyle hem platformun enerji bütçesini korumakta hem de çevresel koşullardan bağımsız istikrarlı performans garanti etmektedir. Bu entegre yaklaşım, insanların ve makinelerin birlikte nasıl daha iyi çalışabileceğini en üst düzeyde iyileştirmeyi amaçlayan karmaşık bir mühendislik çözümüdür.
İletişim Mimarisi, MIL-STD-1553B veri yolu üzerinden kokpit aviyonikleriyle tam entegrasyonu destekleyerek, ses ve veri aktarımında 2 ms’nin altında düşük gecikme performansı sunmaktadır. QS-5000 serisi, tek hareketle aktive edilebilen emniyet kemeri sistemi, 18 kN’luk statik yük taşıma kapasitesiyle acil durumlarda pilot için güvenilir bir koruma mekanizması sunmakta ve kilitlenme prosedürünü 1.5 saniye içerisinde tamamlamaktadır.
Hidropnömatik tahrikli pasif bacak kısıtlama mekanizması ile pilotların bacak hareketlerini otomatik olarak kontrol eden hava basınçlı bir mekanizma ile çalışır. Yüksek manevralar sırasında ortaya çıkan 12G ve -3G arasında aşırı fiziksel kuvvetlere karşı pilotun bacaklarını güvenli bir şekilde sabitleyerek geleneksel bacak bağlama kayışlarına (jartiyer) gerek kalmadan koruma sağlar.
Elektronik kontrol ve bakım kolaylığı sayesinde FPGA tabanlı ikinci nesil elektronik sıralayıcı olan İkinci Nesil E-Sıralayıcı, fırlatma prosedürünü yaklaşık 40 milisaniye gibi kısa bir sürede başlatmakta ve Yerleşik Test (BIT) özelliği sayesinde sistemin arıza toleransını önemli ölçüde artırmaktadır. Ayrıca, kokpit içerisindeki bileşenlere herhangi bir alet gerektirmeksizin doğrudan erişim imkanı sunan modüler tasarım, bakım operasyonlarında yaklaşık %45 oranında zaman tasarrufu sağlamaktadır. Martin-Baker Mk 16A fırlatma koltuğu, Eurofighter Typhoon’un “Pilot Merkezli Tasarım” felsefesinin önemli bir örneğini teşkil etmektedir.
Defence Turk; güvenlik güçleri personeline, savunma sanayii kurum ve kuruluşları ile araştırmacılara savunma ve güvenlik alanında bilgi ve haber takibi hizmeti sağlamaya adanmış bir platformdur.