Emeklilikte yeni dönem! Tamamlayıcı sisteme gerek var mı?

Okuyuculardan çokça soru ve bir o kadar da eleştiri aldım. Kimileri nasıl bir model olacağını merak ediyor, kimileri çalışanın kıdem tazminatına çöküleceğini belirtip, benim böyle bir modeli desteklememi eleştiriyor; kimileri ‘durduk yerde bu da nereden çıktı, gerek var mı?’ diye soruyor, kimileri de kamunun kendine yeni bir fon yarattığından bahsediyor.
Tamamlayıcı emekliliğin nasıl işleyeceğini geçen yazımda detaylı anlattım; merak eden yazıyı okuyabilir. Ama tamamlayıcı emeklilik sistemine gerek olup olmadığı sorusu önemli. Gerek var, hatta geç kalındı, mümkünse acil uygulamaya geçmeli. Nedenlerine de değineyim. Günlerdir, aylardır, yıllardır gündemdeki konuların başında emekli maaşlarının yetersizliği geliyor. Emekliler aldıkları maaşların düşüklüğünden, bu maaşlarda geçinmenin imkansız olduğundan yakınıyor. Haklılar. Bugün en düşük emekli aylığı 16.881 lira ve 4 milyona yakın emekli bu maaşı alıyor.
EMEKLİLER NEDEN DÜŞÜK MAAŞ ALIYOR?
Açıkça söyleyeyim, bundan sonra da emekli maaşlarının azlığından şikayet edeceğiz. Hatta her geçen yıl şikayetler daha da artacak. Öyle ki, hem eski emekliler hem yeni emekliler şikayet eder hale gelecek. Felaket tellallığı yapmayayım ama bundan sonraki yıllarda emekli olanlar da aynı dertten muzdarip olacak. Neden mi? Çok basit anlatayım. Sosyal güvenlik sisteminde yapılan reformlarla 2008 yılında aylık bağlama oranı yüzde 50’ye düşürüldü. Aylık bağlama oranı düştükçe emekli maaşı da azalıyor. Dönemsel olarak bakıldığında; 2000 ve sonrasında prime esas kazanç, güncelleme katsayısı ile aylık bağlama oranının çarpımın sonucu maaş hesaplanırken, 2008 sonrasında aylık kazanç ve aylık bağlama oranının çarpımı ile maaş hesaplaması yapılmaya başlandı. Lafı fazla uzatmayayım, geçmişte yüzde 76’larda olan aylık bağlama oranı, yapılan reformlarla yüzde 30’lara kadar düşürüldü.
Bugün düşük emekli maaşı tartışmalarının temel nedeni de işte bu. Şu da var; belirli ücrette çalışan kişilerin, emekli olmayıp, çalışmaya devam etmeleri halinde emekli maaşları düşüyor. Eğer sosyal güvenlik sisteminde yeni bir reform yapılıp, aylık bağlama oranı yeniden yükseltilmezse, bundan sonra emekli olan her kişi düşük emekli maaşından şikayet edecek. Ya da bir başka formül, emekli yaşı yükseltilecek.
AVRUPA, AMERİKA YILLAR ÖNCE BU SİSTEME GEÇTİ
Bu sorunu yaşayan tek biz de değiliz. Başta Avrupa, Amerika olmak üzere gelişmiş ülkeler çok uzun yıllar önce bunu yaşamış. Bunu derken; devletin yani sosyal güvenlik sisteminin verdiği emekli maaşıyla kişilerin geçinememesinden, çalışırken ki yaşam standardını emeklilikte sürdürememesinden bahsediyorum. Bakmayın, biz ülke olarak son 10 yıldır bu sorunu yaşamaya ve konuşmaya başladı. O ülkeler, çözümü yine yıllar önce bulmuşlar ve tamamlayıcı emeklilik ya da bazı ülkelerdeki adıyla mesleki emeklilik veya da işveren destekli emeklilik sistemlerini uygulamaya sokmuşlar. Çalışanın maaşından kesmişler, işveren belli oranda katkı yapmış, devletler de sistemi teşvik etmişler, cazip destekler vermişler. Sonuçta ne olmuş? Bugün, o ülkelerde çalışanlar, emekli olduklarında hem devletin sosyal güvenlik sisteminden bir maaş alıyor, ama asıl maaşı tamamlayıcı emeklilik sisteminden alıyor. Böylece çalışırken ki hayat standartlarını emekli olduklarında da sürdürüyorlar. Bizdeki gibi çalışırken 50-60 bin lira maaş alırken, emekli olduğunda 16 bin lirayla geçinmeye çalışmıyorlar.
25 YIL SONRAKİ EMEKLİLER YARARLANACAK
Hani bazı kesimler işlerine geldiğinde sürekli olarak, ‘Amerika’yı yeniden keşfetmeye gerek yok, bakın diğer ülke örneklerine, bizde de uygulayın’ diye ahkam kesiyorlar ya; işte tamamlayıcı emeklilik sistemi de buna tam oturuyor. Temel sorun, yine bazı kesimlerin kıdeme dokundurmayız, kırmızıçizgimiz’, ‘yeni fon yaratıp kullanacaklar’, ‘şimdi de çalışanın maaşına göz diktiler’ söylemleri ile bu işin gecikmesi.
Açıkça söyleyeyim, bugün tamamlayıcı emeklilik sistemini devreye soksak, 25 yıl sonra emekli olacaklar bundan yararlanacak. Yani hem sosyal güvenlik sisteminden hem de tamamlayıcı emeklilik sisteminden gelir elde edip, çalışırken ki standartlarını emekliyken koruyabilecekler. Her geçen yıl, bir 25 yıl atıyor. Maalesef, 25 yıl boyunca da emekli olanlar düşük emekli aylığından şikayet edecek. Şimdi anlatabildin mi, tamamlayıcı emeklilik sisteminin neden gerekli olduğunu ve geç kalındığını.
KIDEM TAZMİNATI BU İŞİN NERESİNDE?
Hazır yeri gelmişken, tamamlayıcı emekliliğin gündeme gelmesiyle en çok tartışılan kıdem tazminatından da bahsedeyim. Daha doğrusu, ‘çalışanın kıdem tazminatı fonuna çökecekler’ söylemine değineyim. Herkesin içi rahat olsun, tamamlayıcı emeklilik sisteminin kıdem tazminatı ile uzaktan yakından ilgisi yok. Hazırlanan taslak çalışmasının hiçbir yerinde kıdem tazminatı da geçmiyor.
Konuyu sosyal güvenlik boyutu ile de anlatayım. Bakmayın siz o tribünlere oynayanların söylemlerine. Ortada kıdem tazminatı fonu diye zaten bir para yok. Normal şartlarda, işverenlerin, her çalışanı için kıdem tazminatı karşılığı ayırması lazım. Var mı ayıran; yok. Varsa da yüzde 3-5’idir. Düşünün 5-6 bin işçi çalıştıran bir tesisin kıdem tazminatı karşılığı ayırdığını. Neredeyse sermaye kadar para tutar. Bırakın, koca koca tesisleri; bir apartmanın hizmetlisinin kıdemi için bile aidatlardan para toplanmaz. Hizmetli emekli olur, o zaman kaç daire varsa pay edilir, ödenir, olur biter. Gidin bakın, iş davalarına, yüzde 60’a yakını işveren ile çalışan arasındaki kıdem tazminatından kaynaklı anlaşmazlıklardan oluşuyor. Diyeceğim o ki, olmayan bir konu üzerinden hamaset yapmanın da anlamı olmuyor.