Seyahat
İsfahan’daki Ali Kapu Sarayı geçmişten bugüne ihtişamını koruyor
Aralık 5, 2023Son güncelleme: Aralık 5, 2023
0 2 dakika okuma süresi
![İsfahan’daki Ali Kapu Sarayı geçmişten bugüne ihtişamını koruyor İsfahan’daki Ali Kapu Sarayı geçmişten bugüne ihtişamını koruyor](http://i2.wp.com/cdn1.ntv.com.tr/gorsel/ac5WSePZ9EeLfoHNgVHr_Q.jpg?width=1080&mode=crop&scale=both&w=780&resize=780,470&ssl=1)
İran’ın İsfahan şehrindeki Ali Kapu Sarayı, yapılışının üzerinden yüzlerce yıl geçmesine rağmen Nakş-i Cihan Meydanı’ndaki ihtişamından hiçbir şey kaybetmeden misafirlerini ağırlamaya ve tarihini anlatmaya devam ediyor.
Çevresindeki tarihi yapılarla UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’nde yer alan meydanın parçası niteliğindeki sarayın geçmişi Timurlular devrine uzanıyor. Safevi hükümdarı 1. Şah Abbas döneminde iki katlı olarak yeniden inşa edilen saray, 2. Şah Abbas döneminde yeni katlar ve balkonlarla genişletilmiş.
Kemerli, uzun bir koridor ile ziyaretçilerini karşılayan sarayın giriş katı gelenlerin ilgi duyduğu yerlerin başında geliyor. Akustik özelliği bulunan bu kısmın bir köşesinde fısıltıyla konuşulan şeyler hemen karşıdaki köşeden rahatlıkla duyulabiliyor. Ziyaretçiler bunu deneyimlemeden üst katlara geçmeyi tercih etmiyor.
Bu bölümün hemen üstündeki kubbeye işlenmiş eşsiz desenler ise Şah Abbas Deseni olarak adlandırılıyor. Ortada bulunan güneş tasarımının etrafındaki desenler merkeze doğru küçülmeye başlıyor. Bu dairesel küçülme kubbeye daha fazla derinlik katıyor.
Safevi hükümdarlarının resmi ikametgâh olarak da kullandığı binanın cami minaresi merdivenlerini andıran sarmal merdivenleri üst katlara çıkmayı zahmetli hale getiriyor.
Merdivenlerin bu kadar dar olması akıllara kale duvarı olmayan çarşı içindeki bu sarayın güvenliğini getiriyor.
Ali Kapu Sarayı’nı anlatan turizm uzmanı Muhammed Cafer Şahsevendi, herhangi bir saldırı durumunda içeri girmeyi zorlaştırmak ve daha kolay bir şekilde güvenliği sağlamak amacıyla merdivenlerin dar yapılmış olabileceğine dikkati çekti.
Tarihi binanın üçüncü katı 12 metre yüksekliğinde 18 ahşap sütunun kullanıldığı bir terasa açılıyor. Terasın tavanı orijinalinde ahşap olmasına rağmen zamana ve suya yenik düşmesi nedeniyle farklı materyallerle değiştirilmiş ve ancak ahşap görüntüsü verilmiş bir durumda.
Çınar ağacından yapılmış sütunlar da zamandan kendilerine düşen payı almış ve değişim geçirmiş.
Turizm uzmanı Şahsevendi, dayanıksız hale gelen ahşap sütunların Şah Muhammed Rıza Pehlevi ve 1979’daki İran devrimi sonrasında, çelik sütunlarla değiştirildiğini, ahşapların boydan ikiye ayrılıp içlerinin boşaltılarak çelik sütunlara giydirildiğini aktardı.
Üçüncü ve dördüncü katların arasına yapılan depoya tulumbalarla su doldurulduğunu belirten Şahsevendi, bu suyun hem terastaki havuzda hem de saraydaki lavabolarda kullanıldığını ifade etti.
Şahsevendi, havuzdan akan suyun ise Nakş-i Cihan Meydanı’ndaki ağaçların sulanmasında kullanıldığını aktardı.
Teras katının duvarlarındaki işlemeler ve resimler hemen dikkati çekiyor. Kadın, erkek veya başka toplumlardan insanların işlendiği bu duvar resimlerinin bir kısmı tahrip edilmiş durumda.
Dönemin giyim kuşam anlayışını da gösteren bu resimlerin arasında iç çamaşırı ile resmedilen kadın tablosu da bulunuyor. Bu resmin, yapıldığı malzemenin ömrünün tamamlanmasından çok insan müdahalesiyle tahrip edildiği ise açıkça belli oluyor.
Şahsevendi, çoğu zaman girilemeyen bu alanın Şah Abbas’ın misafirlerini ağırlaması için yapıldığını ve burada konserler verdiği bilgisini paylaştı.