İsrail soykırımının yeni yüzü: Açlık Gazze’de kol geziyor

Gazze’de aylardır süren saldırılar, artık sadece bombalarla yapılmıyor… Soykırımcı İsrail, gıda ve suya erişimi engelleyerek, açlığı bir silah olarak kullanıyor.
Dünya, bir gerçeği yeni yeni kavramaya başlıyor: Açlık, artık yalnızca bir sonuç değil; kasıtlı, organize ve sistematik bir savaş yöntemi…
Soykırımcı İsrail’in aylardır sürdürdüğü abluka, yalnızca fiziksel yıkımla sınırlı kalmıyor. Gıda konvoylarının engellenmesi, su altyapısının bilinçli olarak tahrip edilmesi, hastanelerin çalışamaz hale getirilmesi ve sınır kapılarının kapatılması sonucunda 2 milyondan fazla insan, kelimenin tam anlamıyla hayatta kalmak için mücadele ediyor. Birleşmiş Milletler, UNICEF, WFP ve uluslararası insan hakları kuruluşları bu süreci açık bir şekilde “insani felaket” ve “bilinçli aç bırakma politikası” olarak tanımlıyor.
Ve tüm bunlar göz göre göre yaşanıyor. Kameraların önünde, yardım konvoyları vurulurken, bebekler açlıktan ölürken… Dünyanın sessizliği, bu ölümleri meşrulaştırıyor.
BM: Gazze, dünya üzerindeki en aç yer
Birleşmiş Milletler İnsani İşler Koordinasyon Ofisi (OCHA), 30 Mayıs 2025’teki açıklamasında, Gazze’yi “dünyanın en aç yeri” olarak tanımladı. OCHA Sözcüsü Jens Laerke, “Gazze’de 2,1 milyon insan açlık sınırının ötesinde yaşıyor. Bölgeye yardım geçişleri, İsrail’in kısıtlamaları nedeniyle ya engelleniyor ya da geciktiriliyor.” dedi.
Aynı raporda, yardımların sadece üçte ikisinin Gazze’ye ulaşabildiği, özellikle kuzey bölgelerde açlıkla birlikte bulaşıcı hastalıkların da artış gösterdiği vurgulandı.
71 bin çocuk tehlikede
UNICEF ve Dünya Gıda Programı’nın (WFP) Haziran 2025 tarihli ortak raporuna göre, Gazze’de 71 bin çocuk ciddi akut yetersiz beslenme riski altında. Ayrıca 17 binden fazla anne, doğum öncesi ve sonrası dönemde temel gıdaya erişemediği için hem kendi sağlığı hem de bebeklerinin yaşamı tehdit altında.
“Gıda güvenliği olmayan bir savaş alanı inşa ediliyor. Gazze’de artık bir lokma ekmek, hayatta kalma mücadelesine dönüşmüş durumda.”
Dünya Gıda Programı
Yardım konvoyları vuruluyor
Gazze’ye ulaşmaya çalışan yardım tırları da İsrail ordusunun hedefinde. 1 Nisan 2024’te, World Central Kitchen’a ait konvoyun hedef alınması sonucu 7 yardım görevlisi hayatını kaybetmişti. Bu olaydan sonra yardım kuruluşları, güvenli geçiş garantisi olmadan Gazze’ye girmekte tereddüt ediyor.
Öte yandan son bir haftada İsrail saldırılarıyla Gazze’deki yardım dağıtım merkezlerinde en az 75 kişi öldü. Refah, Han Yunus ve Gazze Şehri’ndeki dağıtım noktaları hedef alınarak, yardımları almak için kuyrukta bekleyen siviller vuruldu.
İsrailli yetkililer ise bu politikayı gizlemiyor. Maliye Bakanı Bezalel Smotrich’in “Gazze’ye gıda ve ilaç yardımını engellemek zorundayız. Teröristlere yemek mi gönderelim?” sözleri, İsrail’in açlığı bir savaş aracı olarak benimsediğini açıkça ortaya koyuyor.
Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir de “Yardım tırları Gazze’ye değil, Tel Aviv’in yoksul mahallelerine gitmeli” diyerek Filistinli sivillerin insani ihtiyaçlarını doğrudan inkâr eden bir duruş sergiledi.
Soykırımcı Netanyahu ise 21 Mayıs 2025’te yaptığı açıklamada, “Gazze’nin tamamı bizim kontrolümüzde olacak” diyerek, uluslararası tepkilere rağmen askeri operasyonların ve ablukanın süreceğini ifade etti.
Uluslararası hukuğa göre bu bir savaş suçu
İsrail’in yardım engellemeleri ve sivilleri açlığa mahkum etmesi, uluslararası hukuk uzmanlarınca “toplu cezalandırma” ve “savaş suçu” kapsamında değerlendiriliyor. Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Komitesi’nin Mayıs 2025 tarihli raporunda şu ifadelere yer verildi:
“Gazze’de çocuklar aç bırakılarak öldürülüyor. Yardımın engellenmesi, sadece bir ihmal değil, sistematik bir yok etme biçimidir.”
Güney Afrika’nın Uluslararası Adalet Divanı’na (UAD) yaptığı soykırım başvurusunda da açlığın “sivilleri toplu imhaya yönlendiren bir yöntem” olarak kullanıldığı vurgulandı. Ancak mahkemenin geçici kararlarına rağmen, İsrail halen Refah Sınır Kapısı’nı kapalı tutuyor ve yardım geçişine izin vermiyor.
Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Komitesi, Mayıs 2025’te yayımladığı açıklamada, Gazze’de çocukların kitlesel açlığa maruz kaldığını belirtti. Açıklamada şu ifadeler dikkat çekti:
“Yardımın engellenmesi, çocukların açlığa terk edilmesi, uluslararası insancıl hukukun açık ihlalidir. Bu durum, savaşın gidişatından bağımsız olarak, soykırıma varabilecek uygulamaların göstergesidir.”
Açlıkla insanları diz çöktürme stratejisi, tarihte daha önce Ruanda, Somali ve Bosna gibi trajedilerde de görüldü. Ancak Gazze’de yaşananlar, bir farkla öne çıkıyor: Bu kez dünyanın gözleri önünde, anbean yayınlanan bir soykırım yaşanıyor ve yine de hiçbir etkili uluslararası müdahale gerçekleşmiyor.
Gazze’de açlıkla işlenen bu soykırım; bombalardan daha sessiz, kurşunlardan daha yavaş ama çok daha öldürücü.
Ve bu sessizlik, bu suçun en büyük ortağı.