Teknoloji

Kıbrıs Barış Harekâtı’nda Türk Havacılığı

 

Hostinger

“Harekâtın başlangıcında, hava unsurları kritik görevler üstlenmiş, dönemin teknolojisinin sınırlamalarına rağmen operasyon başarıyla tamamlanmıştır.”

Eren Yiğitoğlu

Kıbrıs Barış Harekatı’nın 50. yıl dönümüne girdiğimiz bu dönemde havacılık faaliyetlerinin önem atfettiğini tekrardan anlıyoruz. 1911 yılında Osmanlı İmparatorluğu bünyesinde kurulan Hava Kuvvetleri, Balkan Savaşları, 1. Dünya Savaşı, Kurtuluş Savaşı gibi çeşitli savaş cephelerinde kendini kanıtlamayı başarmıştır. 2. Dünya Savaşı’nın bitimi ile birlikte ABD ve Birleşik Krallık yapımı uçaklar, Türk Hava Kuvvetlerinin envanterine girmeye başlamıştır. 1950’li yıllar ile birlikte Türkiye’nin güneyinde bulunan Kıbrıs’ta sorunların başlaması ve bununla birlikte Kıbrıslı Rumların Yunanistan ile birleşme idealini gerçekleştirmek için teröre başvurması ile Türkiye zaman zaman uluslararası örgütlere başvuru yapmış fakat Kıbrıs’ta yaşanan soruna kesin bir çözüm bulunamamıştır. Kıbrıslı Rumların, Türklere gerçekleştirdiği katliamların önü arkası kesilmeyince 17 Temmuz 1974’te MGK düzenlenmiş ve hava ile deniz komutanlıkları harekata hazır olduklarını belirtmiştir. Çoğu ABD yapımı yapımı savaş uçakları olan F-100C, F-100D/F, F-100C/F, F-104G, F-5, RF-84F, F-104 savaş uçakları ile C-47, C-160 ve C-130 nakliye uçakları harekat sırasında kritik görevlere imza atmıştır.

Kıbrıs’ın Geçmişi

1571 yılından itibaren Osmanlı İmparatorluğu’nun himayesi altına giren Kıbrıs, 1877 yılında patlak veren 93 Harbi ve 1878 yılında Osmanlı İmparatorluğu’nun aldığı büyük yenilgi, Kıbrıs’ın elden çıkmasına neden olmuştur. Savaş sonucunda Rus Çarlığı ile Ayastefanos Antlaşması imzalanmış bununla birlikte olası bir Rus tehdidine karşı Kıbrıs geçici bir süreliğine Birleşik Krallık’a kiralanmıştır. Birleşik Krallık ile Osmanlı İmparatorluğu arasında yapılan bu Kıbrıs Konvansiyonu ile Kıbrıs’ta İngilizlerin idari yönetimi başlamıştır. Birleşik Krallık adayı 1874-1914 yılları arasında kendi idarisi altında yönetirken 1. Dünya Savaşı’nda Osmanlı’nın Almanya’nın yanında İttifak Devletleri yanında savaşa katılmasını bahane ederek Kıbrıs’ı tamamen ilhak etmiş olup ada üzerinde Osmanlı’nın hakimiyetine son vermiştir. Lozan Antlaşması’nın 21. maddesine göre, Kıbrıs’ta yaşayan Türklerin ya Birleşik Krallık vatandaşlığı alıp adada yaşamaya devam etmesi ya da Türk vatandaşlığı alıp 2 yıl içerisinde Türkiye’ye göç edecekti.

Kıbrıs Barış Harekatı’nda Türk Havacılığı çalışmasının tamamı Defence Turk Dergi 21′nci sayısında.

Çalışmanın tamamını buraya tıklayarak okuyabilirsiniz.

Bu madde ile birlikte adada yaşayan Türklerin nüfusunda azalma meydana gelmiş Rumlar ise adada güçlenmeye devam etmiştir. Bir süre adadaki Rumlar ile İngilizlerin arası iyi olsa bu durum uzun sürmedi. 1920’li yılların sonu 1930’lu yılların başı ile birlikte iki taraf arasındaki ilişkiler bozulmaya başladı. Bunun en büyük nedeni ise Yunanistan’ın Enosis hedefi ile Birleşik Krallık hakimiyetindeki Kıbrıs’ı Yunanistan’a bağlama isteğiydi. 1931 yılında Rumlar adada bulunan İngiliz Kıbrıs Valisi’nin konağını yakarak İngilizler ile çatışmaya başlamıştır. Bununla birlikte adanın farklı noktalarında Rumlar, İngiliz hakimiyetine karşı protesto gösterilerine başlamış fakat bu gösterileri İngilizler askeri yoldan bastırmıştır. 1931-1941 yılları arasında sert İngiliz yönetiminden sonra İngilizler 1941 yılıyla birlikte adada siyasi örgütlenmeye onay vermiştir. Bu karar ile adadaki Rumlar AKEL Partisini kurmuş Türkler ise Kıbrıs Adası Türk Azınlığı Kurumu (KATAK) altında bir araya gelmiştir.

Türkiye’nin Kıbrıs’a Yönelik Politikası

Türkiye, 1950’li yılların başında Kıbrıs ile ilgili bir politika geliştirmeyi düşünmemiş, Kıbrıs’ta yaşanan olayları Birleşik Krallık’ın iç meselesi olarak değerlendirmiştir. Seçim ile birlikte her ne kadar hükümet değişikliği yaşansa da Kıbrıs konusunda pasif politikalar izlenilmeye devam edilmiştir. Kıbrıs meselesinde Türk tarafında bu gelişmeler yaşanırken durumdan yararlanan Yunanistan’da ise Papagos hükümetinin iktidara geçmesiyle birlikte EOKA’nın kurulma süreci hızlanmış ve Enosis’in gerçekleştirilmesine dair süreç hızlanmaya başlamıştır. Bu olaylarla birlikte Yunanistan ilk defa 24 Eylül 1954 tarihinde Kıbrıs meselesini BM gündemine taşımıştır. Yunanistan’ın bu adımı her ne kadar olumlu bir netice alamasa da Kıbrıs meselesinin uluslararası bir mesele haline gelmesine neden olmuştur. Türkiye, konunun BM gündemine gelmesiyle birlikte ancak meseleyle ilgilenmeye başlamıştır. 29 Ağustos – 7 Eylül 1955 tarihinde Birleşik Krallık, Türkiye ve Yunanistan’ın katılımıyla Kıbrıs Zirvesi düzenlendi. Düzenlenen zirve kapsamında Türkiye’yi Fatin Rüştü Zorlu temsil ederken Türkiye’nin bu dönemde Kıbrıs’a dair sunduğu tez ise “Kıbrıs tarih boyunca Yunanlıların hakimiyetine girmemiştir. Eğer Birleşik Krallık da adadan çekilecekse adanın tek sahibi Türkiye olmalı.” şeklinde olmuştur.

Eren Yiğitoğlu

Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Tarih Bölümü öğrencisi. Tarih, uluslararası ilişkiler ve savunma sanayii araştırmacısı

Kaynak

Pools Plus Cyprus

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Stallion Gayrimenkul Yatırım Danışmanlığı
Başa dön tuşu