Mimar Sinan’ın eserleri yıllara meydan okuyor
Osmanlı mimarlık sanatının muhteşem yüzyılını inşa eden Mimar Sinan, yarım asırda cami, çarşı, köprü, kervansaray gibi birçok esere imza attı. Günümüz mimarlarına ışık olan ve kentin simge yapılarını inşa eden Mimar Sinan’ın eserleri, sağlamlığıyla yüzyıllardır ayakta duruyor.
Sinan’ın İstanbul’da çıraklık, kalfalık ve ustalık eserleri olarak adlandırdığı Şehzadebaşı, Süleymaniye ve Selimiye camileri, mimari özellikleriyle de ilgi çekiyor.
Ömrünü Mimar Sinan’ı tanımaya ve eserlerindeki detayları gün yüzüne çıkarmaya adayan Yüksek İnşaat Mühendisi Vahit Okumuş, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Mimar Sinan’ın depremlerin etkisini bildiğini, bunun da onun en büyük özelliği olduğunu söyledi.
Mimar Sinan’ın depremi bilmesi nedeniyle önce malzeme seçmeyi öğrendiğini belirten Okumuş, “Sinan olağanüstü bir malzeme bilgisine sahip. Yaptığı bütün binaları üniform malzemeyle yapmıştır. Mesela Süleymaniye Camisi’ni küfeki taşından yapmıştır. Ama kubbesini de zamanla değişerek küfeki taşına uyum sağlayan bir malzeme olduğu için tuğlayla yapar. Yani öncelikle deprem hareketinden az etkilenen malzemeyi kullanır.” dedi.
Mimar Sinan’ın tarihten intikal eden eserleri incelediğini, yani tarihi laboratuvar olarak kullandığını anlatan Okumuş, “Mimar Sinan ‘tarihte bu etkilenmediğine göre o zaman zamanla bunun değişmesi de azdır’ diyor ve o malzemeleri seçiyor. Farklı şehirlerde yaptığı tüm eserlerde o bölgede kullanılan malzemeyi seçerek kullanıyor. Mimar Sinan eserlerinde deprem, ne olursa olsun ona karşı koymak istiyor, depremin etkisinden kaçmaya çalışıyor, azaltmaya çalışıyor ve azaltıyor.” diye konuştu.
Eserlerinde depremin etkisini azaltan birçok yöntem kullandı
Mimar Sinan’ın, eserlerinde depremin etkisini azaltmak için birçok yöntem bulduğunu aktaran Okumuş, şöyle devam etti:
“Örneğin; Süleymaniye Camisi’nin çevresini istinat duvarıyla çeviriyor. Çevirdikten sonra bunun altına kuyular açıyor. Bu kuyunun amacı depremlerde toprak sulanır, bina yukarıya doğru hareket eder. Sinan bunu önlemek için kuyu yapıyor ve burayı da dolduruyor. Malzeme olarak da küfeki taşının tozunu kullanıyor. Yağmur yağdığında bu sular kuyuya doluyor. Ama depremde de sulanma oluyorsa o sular da kuyuya doluyor. Kuyuya bir deşarj borusu yapıyor. Bu yöntemle depremin yarattığı su etkisini ortadan kaldırıyor.
Sinan taneli zeminin üzerine çim ve ağaç da ekmedi. Yani zeminin havalanması için de altta kanallar yapıyor, zemini kuru tutmak istiyor, korozyonu önlüyor. Deprem bir kere dalga yapar ama her toprak ve her malzeme, her dalgayı yapmaz. Caminin etrafındaki istinat duvarları o kadar güçlüdür ki o toprak dalgasını, bu dolgu zemine iletmez. Yani taneli zemin depremde izolatör görevi görmektedir. Bu malzeme depremden az etkilendiği için dalga hareketini az yapar. Sinan, binasını yerden yukarı kaldırmış ve toprak dalgasını önlemiştir.”
Okumuş, Mimar Sinan’ın hiçbir zaman eserlerinde taşları demirle kenetlemediğini belirtti.
Mimar Sinan’ın eserlerinde binalarını kemer ve kubbelerden yaparak yüklerini kemerlere taşıttığını aktaran Okumuş, “Sinan’ın kemerleri yatay yüklerden kolay etkilenmez. İstanbul’da bir deprem olacaksa Sinan’ın minaresi yıkılırsa İstanbul’da ayakta bina kalmaz. Kubbesini, kemerini demiyorum. Onların yıkılmayacağını söylüyorum. Süleymaniye Camii’nin bir minaresini de bozmuşlar, taşları birbirine demirlerle bağlamışlar, o yıkılabilir. Bozmamışlarsa yıkılmayacaktır. Çünkü Sinan depreme karşı koymak istemiyor, depremin hareketini yok etmek istiyor ve yok edebiliyor. Bugün bu tekniği kullanarak evler yapılsa, hiçbir zaman yakılmaz.” değerlendirmesinde bulundu.
“Sinan’ın matematiğini bilmeden Sinan’ın tekniğini kullanamazsınız”
Okumuş, Mimar Sinan’ın hemen hemen bütün eserlerinde aynı tekniği kullandığını anlattı.
Mimar Sinan’ın eserlerinde kullandığı tekniğin günümüzde pek bilinmediğini ve kullanılmadığını dile getiren Okumuş, “Sinan’ın matematiğini bilmeden Sinan’ın tekniğini kullanamazsınız. Onun için Mimar Sinan’ın matematiğini üniversitelerde öğretsinler. Ayrıca üniversitelere malzeme dersi koysunlar, tarihi, laboratuvar olarak kullansınlar. Bu önemli.” dedi.
Mimar Sinan’ın eserlerini yaparken yumurta akı kullandığı sözünün bir efsane olduğunun altını çizen Okumuş, “Sinan’ın pantatiflerinde alçı var. Alçının içine keten koyar. Ketene, kenevire hiçbir böcek, sinek gitmez. Onun için Sinan’ın camilerinde örümcek ağı, sinek olmaz. İnsanlar buna efsaneler uyduruyorlar.” ifadelerini kullandı.
Kaynak Link: NTV/TRT
Bu Haber ACM Cyprus Yeni Teknolojiler Çalışması Kapsamında, OpenAI – ChatGPT Tarafından Sizin İçin (Türkçe veya İngilizce) Yeniden Yazıldı. Okumak İçin Sayfaya Devam Edin.
Mimar Sinan is one of the most renowned architects in Turkish history. He designed and built some of the most magnificent structures in Istanbul, Edirne, and other parts of the Ottoman Empire during the 16th century. His structures, including mosques, bridges, palaces, and fountains, still stand out as masterpieces of Turkish architecture, and they continue to attract tourists and historians from all over the world.
Sinan’s skills as an architect were refined in his early years when he worked as a military engineer. As he rose through the ranks, Sinan designed various fortifications, bridges, and other critical structures that enabled the Ottoman army to wage successful campaigns against its enemies. As his reputation grew, he was appointed the chief architect of the Ottoman Empire, a position he held for over 50 years.
During his tenure, Sinan gained invaluable experience as he designed and built various public and private structures that reflected the needs and desires of the burgeoning Ottoman Empire. Sinan understood the importance of blending traditional Turkish architecture with the new Renaissance styles that were sweeping across Europe. He combined elements of both styles to create something unique that would leave a lasting impression on anyone who saw his structures.
One of Sinan’s greatest achievements was the construction of the Suleymaniye Mosque in Istanbul. This mosque is widely regarded as one of the most stunning pieces of religious architecture in the world. Its sheer size and magnificent decorative work continue to amaze visitors over four centuries after it was built.
Another remarkable structure that Sinan designed and built was the Selimiye Mosque in Edirne. It is said that Sinan considered this mosque to be his masterpiece, and it is not hard to see why. Its dome is one of the highest in the world, and the symmetry of its design is sublime.
Sinan’s structures continue to defy the ravages of time and the elements. They have outlasted wars, earthquakes, and other natural and man-made disasters. Perhaps the reason why his structures have stood the test of time so well is that Sinan was not only a talented architect but also a master builder. He used durable materials such as stone, marble, and brick to build his structures, and he paid careful attention to every detail, making sure that they were built to last.
In conclusion, Mimar Sinan was a remarkable architect whose works continue to defy time and amaze people from all walks of life. His works are a testament to his genius, and they will continue to inspire generations to come. It is no exaggeration to say that Sinan has left an indelible mark on Turkish history and the world of architecture.